Anna Laudel, 17 Mart – 22 Nisan 2022 tarihleri arasında, Halil Vurucuoğlu’nun uzun yıllardır çalıştığı kâğıt kesme ve kâğıt katmanlarını yırtarak geliştirdiği yeni tekniğini kullanarak ürettiği eserlerini içeren “Hem Var Hem Yokmuş Gibi” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor.
Vurucuoğlu sergide, filozof Slavoj Žižek’in dünyanın insan eliyle yaşadığı dönüşümü tanımlayan, içerisinde bulunduğumuz jeolojik çağ olan Antroposen’de özgürlüğümüzün sınırlarının küresel ısınma ile somutlaştığı düşüncesinden yola çıkıyor. Sanatçı buradan hareketle sergide bir araya getirdiği eserlerle yaşadığımız ekolojik krizi hem yerel hem küresel olarak en yaşamsal sorunlarımızdan biri olarak yorumlarken doğa, çevre ve bunların üzerindeki insan etkisini araştırıyor.
Sanatçı eserlerinde doğanın temel döngüsü doğum, ölüm ve dönüşümden hareketle merkeze aldığı ‘var etme’ ve ‘yok etme’ kavramını, bir diğer anlamı ufalayarak parçalara ayırmak olan yırtma eyleminde biçimselleştiriyor. Uyguladığı bu pratik ile üzerinde durduğu eylemlerin bilinç, imgelem, kültür ve ekolojik dengeyle olan ilişkisini inceliyor. Aynı zamanda bize dünyamızı giderek yitirdiğimizi, elimizde kalanın ise bir imgelem olduğunu söylüyor.
Her geçen gün yeni bir çevresel felaketin, doğal ya da kültürel bir değeri kaybetmenin acısını yansıtan, 12 bin yıldır el değmemiş bir doğa harikası olan ‘Dipsiz Göl’ isimli eseri de, sanatçının “Varoluş”, “Yokoluş” ve “Arasında” olarak tanımladığı üçleme ile sergideki yerini alıyor. Var veya yok olmak kavramlarının yanı sıra sanatçı, izleyiciye tam olarak neresi olduğunu bilmediği ama yeryüzünün muhtemelen yitip gitmiş yerlerini ya da belki bir zamanlar duyduğu huzuru anımsatan formlarını sunuyor.