Antik Palace, Artam Global Art Sergi Salonu, 19 Eylül – 18 Ekim 2019 tarihleri arasında Shulamit Bruckstein küratörlüğünde gerçekleştirilecek “Çarşamba Topluluğu. Meret Oppenheim ile Randevu – Beral Madra’ya Saygı” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.
Sergide yer alan sanatçılar Meret Oppenheim, Rebecca Horn, Natela Iankoshvili, Gülçin Aksoy, Tony Chakar Çarşamba Topluluğu.
Freud’un “kara kıta” olarak adlandırdığı dişil arzuya değinen Çarşamba Topluluğu başlıklı sergi efsanevi sanatçılar Meret Oppenheim (İsviçre) ve Natela Iankoshvili’nin (Gürcistan) yapıtlarını İstanbul’la ilk kez buluştururken, çağdaş sanatın önde gelen sanatçılarından Rebecca Horn’un (Almanya) daha önce İstanbul’da sergilenmemiş yapıtlarını içeriyor. 1980’den günümüze küratör ve sanat eleştirmeni olarak çalışan ve arşivini bilimsel ve akademik çalışmalara açan Beral Madra’ya saygı niteliğinde de olan Çarşamba Topluluğu sergisi, Madra’nın dijital arşivinin bir bölümünü de izleyiciyle buluşturacak.
Çarşamba Topluluğu sergisi, beyaz küp ile müzenin, oturma odası ile akademinin, terapi koltuğu ile kutsal köşelerin dijital ve analog, özel ve kamusal, kutsal ve sıradan formatlarını birleştiriyor.
Çarşamba Topluluğu sergisi, genellikle görsel sanatlarla ilişkilendirilmeyen bir ortamdan, Sigmund Freud’un Viyana’daki Berggasse 19 adresindeki özel odasında yapılan entelektüel toplantılardan ilham alıyor. Freud’un (erkek) meslektaşları, çarşamba günleri, psikanaliz alanında geliştirilen yeni fikirlerle ilgili konuşmak için, antik Ortadoğu eserleri koleksiyonunun yer aldığı kendine özgü odada toplanıyordu. Çarşamba Topluluğu sergisi ise, bu yerleşimin kadınsal uyarlamasıdır. Değişken, güç odaklı olmayan, spontane, şiirsel ve hayali düşünme biçimlerinin “kara kıtasını” keşfetmeyi amaçlayan sergi 18 Ekim tarihine kadar gezilebilir.
Sergi düşlerin, şiirin, sevgiyle kucaklayışın ve diplomasinin uzamsal düzenine benzeyen bir toplumsal-mimari yapıyı incelemektedir. Metni oluşturan cümleler duvarlar boyunca yayılır ve yapıtlar, mekânın boşlukta yüzen parçaları haline gelirler.
İstanbullu sanatçı Gülçin Aksoy’un Sevdiğim Aile Mezarlığı çalışması, akla Freud’un meşhur kanepesi aracılığıyla yaptığı çalışmalarını getiriyor ve izleyicileri, teker teker girebilecekleri bu odada, kendi iç dünyaları ile yüz yüze gelmeye davet ediyor. Tony Chakar’ın The Discourse of the Last Things before the First (Son Söyleneceklerin İlklerden Önceki Söylemi) yapıtındaki Meryem tasviri ise serginin sırlarını örtüyor ve yapıtın bulunduğu alan, serginin hem son hem de ilk odası olma özelliğini taşıyor.
Çarşamba Topluluğu sergisi ayrıca küratör Shulamit Bruckstein’ın,19. yüzyılın ihtişamını yansıtan mekânda, davetlileri ile gün içinde yapacağı özel konuşmalara da ev sahipliği yapıyor. Konuşmalar sırasında iki yazmanın (kâtip) bu konuşmaları belgeleyen metinleri eşzamanlı olarak duvarlara yansıtılacak.