Art On İstanbul, 26 Nisan – 30 Mayıs 2019 tarihleri arasında Burcu Erden’in galerideki ilk kişisel sergisi “Kütleyi Çağırmak” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor.
Erden, geçtiğimiz yıl Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirdiği “Yarının Külleri” sergisinde ve Art On İstanbul’da katıldığı grup sergilerinde sunduğu çalışmalardan ayrılan dinamik bir seri ile izleyicilerin karşısına çıkıyor.
Galerinin üç katına dağılmış heykel ve rölyef yerleştirmelerinden oluşan sergideki eserler, anıtsallığa mesafeli bir anlayışla yaklaşıyor. “Kütleyi Çağırmak” serisindeki işler, sanatçının daha önce Contemporary İstanbul fuarlarında sergilenen ve büyük ilgi gören küçük boyutlu ahşap insan figürü heykellerinden daha yabani ve gergin bir enerjiyi barındırıyor.
“Kütleyi Çağırmak” serisindeki çalışmalar, izleyicinin figürü yorumlamak için kullanabileceği işaretlerden mümkün olduğunca arındırılmış. Figürün kimliğine dair işaretlerin yer almadığı yalnızca torsoya indirgenmiş, kafası dolayısıyla portresi olmayan bu heykeller, soyut bir leke ve kütleye odaklanıyor. Burcu Erden, tüm bu eksiltmelerle çalışmalarını biçimlendirirken kullandığı yontu tekniğini de kavramsal bir çerçeveye oturtmuş oluyor. Figürün soyutlanmasında tanımlı referansların elenip heykel disiplininin temel elemanlarının öne çıkarılması, Erden’in heykellerinin tanımlanmamış, belirlenmemiş bir zaman içinde konumlandırmasını olanaklı kılıyor.
Sanatçının hızla dönüştürdüğü bir heykel grameri içinde figürü dışbükey ve içbükey yüzeyler arasında gelip giden bir dinamik içinde kurguladığını söylemek mümkün. Bu çalışmalarda dışbükey yüzeyin geriliminin öncelikli olması, figürün bir hamle yapmak üzereymiş gibi alımlanmasını sağlıyor. İçbükey yüzeyler ise oluşturduğu kuvvetli gölge ile kütleyi vurgularken boşluğu içeri davet ediyor.
Yükseldiği keskin köşeli masif sütuna adeta eriyen figürler, temeliyle birlikte kütleselliği destekliyorlar. Figürün hareketindeki dinamizm ve biçimlendirme dilindeki temel kararlar izleyiciye heykelle kuracağı diyalog için ipuçları sunuyor. Çömelen figürlerdeki kafanın yokluğuna rağmen gövdenin düşünceli hali, dikkat çekici bir gerilim yaratıyor. Kütleyle bütünleşen beden, hareketin dinamiği ile kütlenin statikliği arasında derin bir tezat kuruyor.
Heykellerde kopmuş kafanın bulunması gereken yer, izleyicinin göz hizasına denk geliyor. Bu haliyle heykellerdeki bakış düzlemi, yüzün eksiltilmesiyle birlikte ortadan kaybolmuşa benziyor. Yüzün kaybı, aynı zamanda cephenin de kaybını beraberinde getiriyor. Bu sergide izleyicinin başka heykelleri izlerken rahatlıkla yapabileceği bir ön cephe arka cephe ayrımı söz konusu değil. Erden’in heykelleri, belli bir mekân ve zaman içinde sabitlenmediği gibi izleyiciye de heykeli izlemek için sabit ve güvenli bir nokta işaret etmiyorlar.