kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Arter’de iki yeni sergi

1 Haziran 2022

Arter, 23 Mayıs 2022 – 29 Ocak 2023 tarihleri arasında giriş kat galerisinde, küratörlüğünü Eda Berkmen’in ve mekânsal tasarımını Duygu Doğan’ın üstlendiği Koyun Koyuna başlıklı yeni grup sergisine ve -1. katında, küratörlüğünü Selen Ansen‘in üstlendiği, Ahmet Doğu İpek’in Başımızda Siyahtan Bir Hâle başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.

Çağdaş sanat yapıtlarının yanı sıra daha erken tarihli temsilleri ve arkeolojik nesneleri uyku teması etrafında bir araya getiren sergi, bilişsel süreçlerdeki değişim ve düşük yoğunlukta fiziksel aktiviteyle tanımlanan ve canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için temel bir gereksinim olan bu durağan ve gizemli dinlenme durumuna farklı yaklaşımlar sunuyor.

Önce annelerinin karnında uyudu bebekler; sonra doğum odalarında, beşiklerde, yetimhanelerde, toprağın üzerinde, mağaralarda, çadırlarda, siperlerde, kervansaraylarda, garnizonlarda, yatakhanelerde, barlarda, cezaevlerinde, otellerde, otobüslerde, uçaklarda, gemilerde, çatılarda, odalarda – ve derken uyudu yaşlılar, ta ki son uykuya kadar… Uyku canlı yaşamının vazgeçilemez bir parçası, kendimizi bıraktığımız bir bilinmeyen, DNA’ya işlenmiş bir teslimiyet zorunluluğu. Gelişim ve verimlilik adına kontrol edilemeyen tek zaman aralığı olarak uyku, temel bir gereksinim olmasının dışında bir direniş ihtimalini de gündeme getirebilir mi?

Sergide yer alan yapıtlar, uyku temasıyla bağlantılı mahremiyet ve paylaşım, birey ve topluluk, kucaklanma ve kısıtlanma, direniş ve teslimiyet, ilerleme ve tekrar gibi kavramlar etrafında toplanıyor. Uykunun geçmişle ve bilinçdışıyla bağı, çağdaş sanat yapıtlarının yanı sıra daha erken tarihli temsiller ve arkeolojik nesneler yoluyla sergiye dâhil ediliyor.

Sergide yer alan sanatçılar arasında Ahu Akgün, Rasim Aksan, Alaettin Aksoy, Ann Antidote, Yüksel Arslan, Volkan Aslan, Ece Bal, Başak Bugay, Gökhan Deniz, Şükriye Dikmen, Marlene Dumas, Emine Ekinci, Annika Eriksson, İnci Furni, Nazmi Ziya Güran, İhsan Cemal Karaburçak, Gizem Karakaş, Evrim Kavcar, Merve Kılıçer, Eva Kotátková, Jarosław Kozłowski, Can Küçük, Nevhiz, Lara Ögel, Aslı Özdoyuran, İz Öztat, Necla Rüzgar, Pierrick Sorin, Mladen Stilinović, Etem Şahin, Ali Emir Tapan, Defne Tesal, Begüm Yamanlar yer alıyor.

Ahmet Doğu İpek’in Başımızda Siyahtan Bir Hâle başlıklı kişisel sergisi, sanatçının son iki yıl boyunca farklı mecraları kullanarak bu sergi bağlamında ürettiği eserleri bir araya getiriyor. Sergi, ışıksızlık durumundan yola çıkarken bireysel ve kolektif, fiziksel ve duyumsal boyutları buluşturuyor. Sergilenen yapıtlar, hem kendi mantığına sahip hem de zamanımızın gerçekliğine nüfuz eden başlı başına bir dünya oluşturuyorlar.

İsmini, Edip Cansever’in Tragedyalar III [1964] şiirinin bir dizesinden ödünç alan Başımızda Siyahtan Bir Hâle, Ahmet Doğu İpek’in 2020–2022 yılları arasında farklı mecraları kullanarak bu sergi bağlamında ürettiği eserleri bir araya getiriyor. Kum fırtınası, yanardağ patlaması, heyelan ve güneş tutulması gibi doğa olaylarından yola çıkan resimler, çizimler, yerleştirmeler ve video eserler, insan ölçeğini aşan görkemli varoluşlarıyla hem büyüleyici hem de ürkütücü bir nitelik üstlenen bu fenomenleri soyut bir dille yorumluyor.

Madde ile his, kurmaca ile gerçek, doğal ile yapay, elle tutulabilir olanla uçucu olan arasında karşılıklı bir etkileşim alanı yaratan eserler, izleyiciyi farklı ölçeklerin çarpıştığı bir tanıklık ve duyumsama sahasına davet ediyor. Başımızda Siyahtan Bir Hâle, ışıksızlıktan doğmakla kalmayıp ışıksızlığı yeniden üretmeye devam eden fenomenlerle ilişki kurarken, çıplak gözle göremediğimiz veya dokunamadığımız şeyleri –gökyüzünü, güneşi, karanlıkları, yeraltı kuvvetleri ve faaliyetlerini, tektonik hareketleri, gömülü hatıraları, geçmiş yaşanmışlıkları, gelecek olayları, sonsuz küçüklükte, devasa, çok uzak veya fazla yakın olguları– açığa vuruyor. Sergi, merkezine aldığı fenomenlerin dehşet verici görkemi karşısında yapılacak tek şeyin görünenin seyrine dalmak olduğuna işaret ediyor. Zaman, boşluk, entropi, yaşam, hareket, döngüsellik, ölüm ve çözülme gibi kavramları çağrıştıran bu sahnelerin bir araya getirdiği unsurların hafifliğine ve uçuculuğuna rağmen ortaya çıkan ağırlık ve kaçınılmazlık hissi, yaşadığımız dönemin makro ve mikro olgularının yarattığı iklimi soyutlayarak sergi mekânına taşıyor.