kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Banu Cennetoğlu, List ile arasındaki 16 yıllık bağı anlatıyor

28 Haziran 2018

Sanatçı Banu Cennetoğlu, Amsterdam’daki Rijksakademie’de fotoğrafçılık üzerine çalıştığı zamanlarda, 2002 yılında bir proje için sınır mimarisi ile ilgili işleri araştırırken, göçmenleri ve mültecileri destekleyen bir sivil toplum kuruluşu ağı olan United for Intercultural Action’ın sitesinde Avrupa’da yeni bir hayat kurmaya çalışırken ölen insanlar için gönüllüler tarafından yapılmış, List adlı bir kataloğa rastladı.

O yıl, 6000 isimden oluşan 15 sayfalık bir döküman iken, List’de şu an 30.000’den fazla isim mevcut. The Guardian’dan Charlotte Higgins’e konuşan Cennetoğlu, List ile arasındaki 16 yıllık bağı anlatıyor.

Cennetoğlu, insanların List’le ve List’in korkunç çiğliği ve çoğalan gücüyle karşılaşmalarını istiyor. Çıktısını alıyor, tanıdığı insanlara iletiyor, kopyalarını kafelere bırakıyor ve çıkartmalarını ATM’lere yapıştırıyor. Bunları yeterli görmediği için Amsterdam’daki poster boyutundaki reklam alanlarını kiralamayı düşünüyor. 5 yıl boyunca süren çabaları bir sonuç vermiyor çünkü potansiyel fon sağlayıcılar, eğer bu bir sanat çalışması değilse yardım edemeyeceklerini söylüyor.

2007 yılında Amerika’daki bir kurumdan destek aldığında, İstanbul’a taşınmış ve sanatçıların kitaplarını yayınlayan ve derleyen bir kâr amacı gütmeyen organizasyonu yürütürken aynı zamanda bir sanatçı olarak da çalışıyor. 150 poster alanında List’ten bölümler yayınlayacak ve Stedelijk Museum’da tartışmalar ve etkinlikler yürütecek kadar yeterli hibe geliştiriyor. İlk başta, posterlerin asıldığı panolara yakın bir parkta bekleyip insanların tepkilerini görmek isteyen sanatçı, posterlerin önünden geçip giden insanlara kızmış, fakat daha sonra kendini sakinleştirerek, önemli olan şeyin, listenin şu an orada olduğunu söylemiş.

List; o zamandan beri Yunanistan, Bulgaristan, Amerika, Almanya, İsviçre, İtalya ve Türkiye’de yer aldı ve şimdi İngiltere’de. Birçok şekilde dağıtılmış – tren istasyonlarında poster kampanyası, gazete ilânları, panolar. Sanatçı, List’in asıl gücünün, okuyucuları bu ölümlerin her birinin ayrı olduğu gerçeğiyle yüzleştirmeye zorlamasında olduğuna inanıyor.

List’in neden 16 yıldır onunla birlikte olduğunu ve neden bırakamadığını hâlâ düşünen sanatçı, iki yönü olduğunu düşünüyor. Birincisi, derin ve içgüdüsel ve bir ağıt olarak duygusal gücüyle dolaşık. İkincisi ise oldukça pragmatik; 1993’ten beri bir sivil toplum kuruluşu tarafından derlenen bir veri tabanı ve sadece gönüllü olarak yapılıyor fakat görünür olması gerekiyor. Hükümetler bu kayıtları kamu için saklamıyor; kamunun bu kayıtları görmesini istemiyorlar çünkü bu, onların politikalarını açığa çıkarıyor. Bu yüzden Cennetoğlu buna katkıda bulunmak istediğini dile getiriyor, fakat bunu estetikleştirmeden. Böyle bir karanlığı sanat aracılığıyla yansıtamayacağını söylüyor.

Yine de Cennetoğlu, List ve bir sanatçı olarak kendi yöntemi arasında bir bağ olduğunu kabul ediyor. Cennetoğlu, geçtiğimiz yıl Documenta’da iki çalışmasını sergiledi. İlki, 1990’larda bir Kürt savaşçının tuttuğu bir günlükten yola çıkıyordu. Diğeri ise, Avrupa’daki en eski müzelerden biri olan Fridericianum’un neoklasik ön cephesine iliştirilen “being safe is scary” – Atina’da göçmenler için bir sığınağın üzerine yapılan bir grafitide gördüğü cümle – yazısından oluşuyordu.

Londra’da yer alan Chisenhale Gallery’deki yeni sergisinin List ile daha yakın bir bağı olduğunu söylüyor. Yıllarca ötekileştirilen sesler ve içindeki tüm problemler ve etik sorular için bir araç olarak çalıştıktan sonra kendini neden başkaları için konuşmaya çalıştığını ve belki de artık kendi içine dönmesi gerektiğini düşünürken bulan sanatçının yeni çalışması, geçen on yılda tüm dijital aletlerden topladığı görüntüleri içeriyor. Hiçbir düzenleme ve seçme olmadan her şeyi kronolojik düzene koyuyor ve Chisenhale’de gösteri boyunca altı saatlik parçalarda gösterilecek 128 saatlik bir materyal ortaya çıkıyor.

Sanatçı, çalışmasını defalarca gördüğü için sadece zamanın doğrusal geçişinin gerçekliğini değil, aynı zamanda döngüselliğini de fark ediyor. Cennetoğlu yıllar boyunca aynı sahne, mekân ve aynı görüntülere ya da bunlardaki çeşitliliğe geri çekildiğini dile getiriyor.