Barın Han, 8 – 30 Nisan 2022 tarihleri arasında bir İsviçre-Türkiye sanat projesi olan ve sürdürülebilirliğin öncelikli durumunu sanat aracılığıyla kadın bakış açısından ele alan ‘Kadınlık ve Sürdürülebilirlik’ başlıklı sergiye ve 8 Nisan – 4 Haziran 2022 tarihleri arasında da ‘yemin etmedim ki’ başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.
‘Kadınlık ve Sürdürülebilirlik’ projesi kapsamında İsviçre’den sanatçılar Talaya Schmid, Aglaia Haritz ve Patricia Jacomella ve Türkiye’den sanatçılar Gözde İlkin, SENA ve Ecem Yerman, sanatsal bir etkileşim ve sanat üzerine konuşma, atölye, performans, açık oturum ve sergilenecek işlerin üretim süreci için Ankara’da bir araya geldiler.
Farklı jenerasyonlardan feminist sanatçılar arasında bu diyalog sürecinde şu sorular irdeleniyor: Daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek için sanat ve kadınlar neler yapabilir? Şimdiye kadar birbirinden bunca ayrı düşmüş doğa ve kültür, birey ve topluluk, bilginin farklı disiplinleri, rasyonalite ve bilinçliliğin diğer türleri yeniden nasıl bir araya getirilebilir? Sanatsal projeler vasıtasıyla yeni ağlar ve bağlantılar nasıl yaratılabilir?
Bu sanat projesinin uygulanmasında birbirinden öğrenme, atölyelere katılımın sağlanması ve sürdürülebilirlik konularında uzman kişilerle iş birlikleri kurulması gibi sürdürülebilir metotlar bilinçli olarak kullanıldı. ‘Kadınlık ve Sürdürülebilirlik’ ayrıca kendi üretim koşullarını da sorguluyor, yerel olarak hareket ediyor ve kaynakları koruyor. Bu proje; çeşitli karşılaşmaların, farklı gruplar içerisinde birlikte öğrenmenin, birlikte çalışma olanaklarının ve iş birliklerinin önünü açarak, beraber yeni hikâyelerin yazılmasını sağlamak ve sürdürülebilirlik konusunu kesişimsel, insan-merkezci olmayan ve disiplinleri aşan farklı bakış açılarını yeniden düşünmek, vurgulamak ve geliştirmek için fırsat yaratacak bir deneysel süreç olarak tasarlandı.
‘yemin etmedim ki’, içgüdüsel bir şekilde çekildikleri malzemelere ısrarla tutunan altı sanatçının mekânın belleğiyle kendi öznellikleri arasında çizmeye çalıştıkları hatlar üzerine kurulu. Sanatçılar Başak Kaptan, Elif Öner, Evren Erlevent, Evrim Kavcar, Kıymet Daştan ve Sevgi Aka bir yılı aşkın sürdürdükleri yakın diyalog boyunca, kendi çalışma süreçlerini düşünsel ve sezgisel akrabalıkları bağlamında tartıştılar. Kesintili fakat uzun soluklu toplanmalarının ve paslaşmalarının potansiyeline yer açan bir ev sahipliğinde, Emin Barın’a dair öğrendiklerini kavramsal bir harita gibi arkalarına alıp, kendi hayatları ile kesişen noktaların tetiklediği tartışmalar eşliğinde üretimlerine devam ettiler. Kalıplar, geriye kalanlar, kalıba sığmamak, kalıptan taşmak, kalıbın aşınması, kalıpları kırmak, kalıp hatası gibi odaklar serginin hatlarının düşünsel olarak en belirgin olanlarıdır. Türlü denemeleri arasında “karından ve kenardan” diye nitelendirilebilecek üretimleri, açık olduğu süre boyunca değişiklikler gösterecek bir sergi formuna evrilir.
Hat sanatını konu edinen 1977 tarihli TRT belgeselinde Emin Barın, tesirinde kalıp heveslendiği geleneksel bir formdan, divânî yazıdan bahseder. Bu yazıdaki oynaklığı, hareketliliği, dinamizmi sevmiştir. Öğrencilerine fermanları gösterirken Barın, “… zamanında, ne yazık ki kendileri yeminli oldukları için, hattatlar bu yazıyı diğer kompozisyonlarda kullanamamışlar. Ben yeminli olmadığım için bu işe rahat rahat başladım.” diyerek, esprili bir üslupla gelenekle içerden kurduğu esnek bağı ifade eder. ‘yemin etmedim ki’ geleneği gören, fakat onu geçmişe ve belirli bir kalıba hapsetmeyen, deneye, oyuna ve canlılığa yer açan bir yaklaşımın gülümseten bir ifadesidir. Bir özerklik ilanıdır.
Kıymetli katkıların da üretim diline dâhil olduğu ‘yemin etmedim ki’, handa ortaya çıkan yapıtlar kadar, tozu alınan, yeniden değerlendirilen ve canlanan işleri de bünyesine alır. Burada çalışmanın en cezbedici sorularından biri, mekânın sanatçı/zanaatkar/öğretmen/baba olarak itici gücü olan Emin Barın’ın yokluğunda, onun hatırasını geçmişe hapsetmek yerine canlı tutma ihtimalidir. Bu sergideki çalışmalarda geçmiş, ansızın kalkıp oynar; yaklaştıkça uzaklaşır. Zıpladığı da olur, titizlikle silindiği de… Geçmiş, tüm sürekliliği veya süreksizliğiyle; çizgili bir çarşaf, aile yadigârı bir yemek takımı, tekrar eden bir kelime, yuvarlanan topraktan bir nokta, veya bir pergel kutusu gibi türlü formlarda karşımıza çıkar. Hayal etmekle, hafıza da canlı tutulur.