Başbakan Davutoğlu, 8 ana stratejik başlıkta 32 eylemi içeren Kültürel Kalkınma Eylem Plânı’nı açıkladı. Açıklanan plân, şehirlerin tarihi dokusundan kültürel alanların durumuna, özel tiyatrolardan şehir kültürüne ve hatta kültür ekonomisi ve girişimciliğinin desteklenmesine kadar birçok farklı destek uygulamasına yer veriyor. Ayrıca kültür alanında sponsorluk sisteminden telif haklarına varan geniş bir çerçeve çiziyor.
Açıklanan plânın içeriğine baktığımızda farklı başlıklar altında birçok eylem görülüyor, ancak bu başlıkların altına yerleştirilen eylemlerin hiçbirinin bir ön araştırma, fizibilite çalışması veya rapor olmadan sadece “fikir” olarak ortaya atıldığını gözlemliyoruz.
Kültürel Kalkınma Eylem Plânı aşağıdaki başlıklar ekseninde şekilleniyor:
- Şehirlerin tarihi dokusunun korunması
- Kültürel alanların canlandırılması
- Özel tiyatrolara 9 milyon TL destek verilmesi
- Şehir kültürünün zenginleştirilmesi
- Kültür ekonomisi ve girişimciliğinin desteklenmesi
- Kültür sponsorluğu sisteminin geliştirilmesi
- Beşeri kapasitenin arttırılması
- Telif Hakları ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması
- Şehirlerin tarihi dokusunun korunması
Plâna göre Diyarbakır, Sur, Amasya ve Mardin gibi kültürel açıdan zengin şehirlerin tarihi mirasının korunacağını belirtiliyor.
Şehirlerin tarihi dokusunun korunması başlığına baktığımızda her gün bombalanan ve tarihi dokusu bizzat hükümet tarafından yok edilen şehirleri açık bir şekilde görüyoruz. Bu noktada bu şehirlerin tarihi dokusunun nasıl “korunacağı” bir merak unsuru.
- Kültürel alanların canlandırılması
Kültürel alanların canlandırılması, illere göre kültürel yönetim plânlamasını kapsıyor. Bu başlık altında plânlanan en büyük projeler ise Ankara ve İstanbul’da yapılacak.
İllere göre kültürel yönetim plânlaması için güçlendirilmiş bir yerel yönetim yasası gerekirken, hükümetin bunun aksine merkezi yönetimi destekleyen ve öne çıkaran politikaları bu noktada kafalarda soru işareti bırakıyor. Ayrıca yine sadece büyük şehirleri öne çıkaran bir kültürel yönetim plânlaması ile devletin kültür politikasının yine sadece göstermelik olduğunu anlıyoruz.
Ankara’da yer alan Atatürk Kültür Merkezi alanında, arkeoloji, güzel sanatlar ve geleneksel sanatları içerisinde barındıran müzelerin bulunduğu kültür merkezi, sanat bedestenleri ve park içeren bir ‘kültür külliyesi’ yapılacak. İstanbul’daki Hasdal Kışlası’nda da İstanbul Kültür Külliyesi kurulacak. Bu külliyenin içinde İslâm eserleri, arkeoloji, güzel sanatlar ve geleneksel sanatları içerisinde barındıran müze kompleksi, yazma eserler kütüphanesi ve restorasyon teknikleri araştırma ve uygulama merkezi kurulacak.
Ankara ve İstanbul’a yapılması plânlanan “kültür külliyesi” akıllarda “külliye” kavramı ile başlı başına soru işaretleri bırakıyor. 2008 yılından beri kapalı olan, İstanbul’un en büyük “kültür merkezi” AKM’nin ne olacağı hâlâ meçhul iken, Hasdal Kışlası’na neo-Osmanlı bir “kültür külliyesi”nin İstanbul’un yerel ve uluslararası kültür arenasındaki konumuna ne katacağı bir merak unsuru. “Kültür” kavramının yine “geleneksel sanatlar, İslâm ve Osmanlı” çerçevesinde geliştirildiği; çağdaş sanatlar, performans, gösteri sanatları gibi diğer sanat türlerinin adeta dışlandığını açıkça görebiliyoruz.
Ayrıca yine bu noktada müzeciliğin teşviki için gerekli düzenlemeleri hayata geçireceklerine işaret eden Davutoğlu, 2016 yılında 18 yeni müze açılacağını kaydetti.
2015 yılında Bakanlık verilerine göre sadece 2 adet müze açan Bakanlık’ın, 2016’nın 5. ayına gelmişken 18 müze hedefini nasıl gerçekleştireceği ise ayrı bir merak unsuru.
- Özel tiyatrolara 9 milyon TL destek verilmesi
Sanatın ve sanatçının desteklenmesi için ‘SANDES’ programı başlatılacak. Bu program kapsamında sanatçılara hibe, düşük faizli kredi, sponsor desteği gibi alanlarda teşvik ve destekler verilecek. 2002-2015 yılları arasında 4.5 Milyon TL olan özel tiyatro desteğinin 9 Milyon TL’ye çıkarılması plânlanıyor.
Özel tiyatrolara verilen desteğin artacak olması güzel bir gelişme iken, bu desteğin “sansür” ile gölgelenip gölgelenmeyeceği, veya verilen bu desteklerin hükümet bağımsız bir sanat konseyi tarafından olup olmayacağı da tartışılması gereken bir durum.
- Şehir kültürünün zenginleştirilmesi
Bu başlık altında alınacak eylemler şehirlere kütüphaneler ve kültür parkları yapılmasını kapsıyor. Plânlamalar arasında Rami Kışlası’nın kütüphane olarak kullanıma açılması da yer almakta. Ayrıca 30 şehre kütüphane yapılması plânlanıyor.
Dünyanın birçok yerinde kütüphanelerin geleceği tartışılırken, kütüphaneler 21. yüzyıl teknolojilerine ayak uydurmak için ellerinden geleni yaparken, Türkiye’de “mahalle kütüphanesi” diyebileceğimiz nitelikte “şehir kütüphanesi” açmak “şehir kültürü”nü nasıl zenginleştirecek, bu noktada sorulması gereken asıl soru bu.
- Kültür ekonomisi ve girişimciliğinin desteklenmesi
‘GENÇDES’ projesi kapsamında gençlerin kısa film, dergi, kitap gibi sanatsal faaliyetleriyle, sportif faaliyetlerine proje bazlı destek verileceği açıklandı. Bu bağlamda 50 Milyon TL bütçe ayrılması planlanıyor.
Bu başlık başlı başına bir merak unsuru. “Genç” kavramı nereden tutulacak? Yaşa göre mi, öğrenci olma durumuna göre mi? Devlete göre kimler genç? Gençlerin yapacağı veya geliştireceği kültürel faaliyetlerin türlerine kim karar verecek, projelerin seçimi kimin tarafından yapılacak? Bu noktada ayrı bir soru işareti de sportif faaliyetlerin neden bu plânın içerisinde yer aldığı.
- Kültür sponsorluğu sisteminin geliştirilmesi
Kültür sponsorluğuna yönelik çalışmaları ve yatırımları en fazla olan kişi veya kurumlara ‘Kültür Sponsorluğu Ödülü’ verilmesi ve buna ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması hedefleniyor. Bu bağlamda makbuz karşılığı yapılan bağış ve yardımların tamamının, gelir vergisi ve kurumlar vergisi matrahından indirilmesi devam edecek.
Yine aslında içi boş olan bir madde daha. Kültür sponsorluğu konusunda teşvik mekanizmalarının artırılması için bir “ödül” vermek ne kadar anlamlı? Kültür-sanata yapılan destek ve sponsorluğun “kurumsal sosyal sorumluluk” klasmanından çıkarak bir özendirici unsur hâline getirilmesi ve bu noktada kültür-sanatın ana destekçisinin yine “devlet” olması gerekmiyor mu?
- Beşeri kapasitenin arttırılması
Bu başlıkta istihdamın planlanması doğrultusunda ilgili kuruluşlarla bir program hazırlanması hedefleniyor. Ayrıca sanatçıların emekliliklerine yönelik düzenleme de yapılacak. Belirli dönemlerde SGK primlerini yatıramayan sanatçıların emekli olmasını kolaylaştıracak çalışmalar yapılacak.
Kültür sektöründe bağımsız olarak çalışan kişilerin de bu noktada sanatçılar kadar istihdam, sigorta ve emeklilik gibi konularda yasal haklara sahip olması gerekiyor. Ancak bakanlığın bu konuda bir çalışması ne yazık ki yok.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda istihdam edilmek üzere 600 kişilik yeni kadro açılacağının müjdesini veren Davutoğlu, bunların 200’ünün kütüphaneci, 100’ünün sanat tarihçisi, 100’ünün arkeolog olacağını bildirdi. Davutoğlu, kültür varlıklarının restorasyonu ile şehirlerin yeniden ihyası için görevlendirilmek üzere mimar, mühendis, şehir plancısı ve kağıt restoratöründen oluşan 200 kişinin de bu kapsamda istihdam edileceğini kaydetti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belediyelerin kültürel birimlerine kadar açılan birçok kadro kültür alanında eğitim alan gençlerin istihdamını karşılamaya yetmiyor. Bakanlığın istihdam konusunda “kütüphaneci, sanat tarihçisi ve arkeolog” üçlemesinden sıyrılarak kültür yöneticisi, sanat yöneticisi ve kültür-sanat alanında üretim yapan “sanatçılar” istihdam etmesi de gerekiyor.
- Telif Hakları ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması
Telif hakları ile fikir ve sanat eserleri ile ilgili meclise yeni bir kanun sunulacak.
Bir cümle ile özetlenen “telif hakları” konusu, sunulacak yeni kanunda ortaya çıkacak. Ancak bu noktada telif haklarının sektörlere göre farklı düzenlemeleri olup olmayacağı, telif hakkı konusunun uluslararası standartlara ve ülkenin şartlarına ve ihtiyaçlarına yönelik düzenlenip düzenlenmeyeceği bir merak unsuru.
Gelecek ancak geçmişin sahiplenilmesi ile yaşanabilir*: Müze Gazhane