Pilot Galeri, 8 Kasım – 15 Aralık 2018 tarihleri arasında Çağrı Saray’ın “Berlin Üzerindeki Gökyüzü” başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Berlin Üzerindeki Gökyüzü adlı sergi, Çağrı Saray’ın tekrar tekrar izlediği ‘Der Himmel Über Berlin’ filmine referansla, 2006 yılından bu yana ürettiği eserleri bir araya getiriyor. Saray’ın bugüne kadarki üretim pratiğinden farklı olarak bu sergi, sanatçının film ile bir tür “takıntılı” ilişkisine dayanıyor. Sanatçı, aynı şarkıyı defalarca dinler gibi, yüzlerce kez izlediği bu filmle ilgili video, desen, heykel ve posterler üretiyor.
Tekrar, hafızayla ve hatırlamakla ilgilidir. Platon’dan Derrida’ya pek çok filozof’un ilgilendiği tekrar, yorumlamak, müzakere etmek, anlam bozmak için kullanılabilecek kimi zaman şiirsel kimi zaman estetik bir karardır. Saray’ın eserlerinde tekrar tekrar izlediği filmin etkisi farklı biçimlerde görünür olur. O, aynıyı üretmekle yani kopyalamakla ilgilenmez. Neredeyse performatif bir tekrar içinde farklılaşan sadece ürettiği eserler değil, sanatçının filmle kurduğu ilişki, kendi bakışıdır da.
David Harvey ‘Postmodern Durum’ adlı kitabında 1987 tarihli ‘Der Himmel Über Berlin’i postmodern sinemanın başlangıcı olan iki filmden biri olarak değerlendirir. Yönetmen Wim Wenders bu filmin senaryosunu Alman edebiyatçı Peter Handke ile birlikte yazmıştır. Handke’nin varlığı filmde o kadar yoğun hissedilmektedir ki; onun edebiyatında odaklandığı dille dünya arasındaki ‘boşluk’ filmin tam merkezine oturur. Bu boşluk kavramı, uygar olarak nitelendirilen toplumlardaki ilişkisizliğin özgürleştirici ve öldürücü boyutlarını vurgular. Filmin geçtiği şehir, siyah-beyaz bir Berlin’dir; tarihin ağırlığını taşıyan ve bizi her an izleyen tüm meleklere, zamanın başlangıcından bugüne kadar ev sahipliği yapan.
Wenders ve Handke’nin filmi; geçmiş ve gelecek, aynı zamanda hafızaya ilişkin sorgulamalarla yüklüdür. Film; gökyüzü-yeryüzü, çocuk-yetişkin, melek-insan, geçmiş-bugün, siyah/beyaz-renkli, savaş-barış ikiliklerini sıklıkla izleyiciye sunarken, temel çatışma; sözcüklerle görüntüler arasındadır ve “neyi, nasıl bildiğimiz” sorusu, çağdaş kültürümüze dair can alıcı bir tartışmayı tetikler. Harvey’in tanımladığı gibi film, bahsi geçen ikiliklerin çok ötesinde, “sınırların infilak ettiği” bir zeminde var olur.
Saray’ın yakından takip ettiği Wim Wenders, Peter Handke, Bruna Ganz ve Nick Cave’in varlığı, filmi Saray için vazgeçilmez kılan unsurlardan bazılarıdır.