Türkiye uzun yıllardır sanatın ve sanatçının özgürlüklerini kısıtlayan, sanat eserlerinden “ucube” diye bahsetme cüretini kendinde bulan, baleyi belden aşağı bir gösteri olarak gören, yandaş sanatçılarını destekleyip muhalif olanları dışlayan bir zihniyet tarafından yönetiliyor. Hâl böyle olunca kültür-sanat sektörünün emekçileri (sanatçılar, yazarlar, kültür yöneticileri, ilgili alanlarda çalışan akademisyenler vb.) bir yandan bu zihniyeti değiştirip dönüştürmek için çaba harcarken diğer yandan çağdaş, adil, özgürlükçü kültür politikalarının üretilmesi ve/veya savunuculuğunun yapılması konusunda muhalefet partilerinin de somut adımlar atmasını bekliyorlar.
Türkiye’de sanatçıların özellikle ana muhalefet partisinden bu yönde beklentileri olduğu geçtiğimiz günlerde referandum çalışmaları kapsamında Kemal Kılıçdaroğlu‘nun sanatçılarla yaptığı toplantıda bir kez daha açıkça ifade edildi. Kılıçdaroğlu; tiyatro, sinema, edebiyat, görsel sanatlar, müzik gibi birçok alanın 300‘e yakın temsilcisinin katıldığı toplantıda sanatçıların sorularını yanıtladı. Soruların birçoğu kültür-sanat alanına yönelik olsa da, Kılıçdaroğlu’nun toplu cevaplama seansının odağı kültür-sanattan ziyade referandumdu. Bu durumu referandum tarihinin yaklaşmış olması ve zaten toplantının da bu vesileyle organize edilmiş olmasından dolayı doğal karşılamak gerek. Fakat özellikle CHP‘nin kültür politikalarına dair önemli birkaç soruyu, 17 Nisan’dan itibaren yinelemek ve derinlemesine cevaplar almak konusunda ısrarcı olmak adına kayıt altına almakta yarar görüyorum.
Benim önemli bulduğum sorulardan ilkini kısaca şöyle özetleyebilirim: “CHP’nin bir kültür politikası var mıdır? Varsa nedir?” Evet, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da toplantıda belirttiği üzere CHP’nin, son seçim bildirgesinde çeşitli başlıklar hâlinde yayınladığı bir kültür politikası var. Hatta Kılıçdaroğlu’nun detayına girmediği politika başlıklarına ben burada kısaca değineyim.
CHP, 2015 seçim bildirgesinde kültür-sanat politikasına ayrılan bölüm 7 ana başlıktan oluşuyor: yasal düzenlemeler, kurumsal dönüşüm, sanatçılara sosyo-ekonomik güvence, güçlü kültür ve sanat endüstrisi, kent ve sanat, çağdaş müzecilik, kültür ve sanat eğitimi. Bu başlıkların altında, kültür politikaları ve kültür yönetimi alanında çalışan bir akademisyen olarak her birinin altına imzamı atacağım politika maddeleri yer alıyor. Zaten CHP’nin bu bildirgeyi hazırlarken akademisyenlerin, kültür profesyonellerinin, sanatçıların kendi aralarında tartışarak ortaya koydukları politika önerilerinden faydalandığını biliyorum ve çok da iyi yaptığını düşünüyorum. Fakat benim asıl merak ettiğim şu; bu politikalar uygulamada ne kadar karşılık buluyor? Yani CHP çatısı altında bu politikalara dair ne gibi somut adımlar atılıyor? Bu yazılı politika belgesi, sistematik bir çalışmanın rehberi olarak kullanılıyor mu?
Benim bu sorularım, toplantıda Orhan Aydın‘ın sorduğu şu soruyla tamamlanabilir: “CHP’nin kültür sanatla ilgili bir komisyonu/birimi var mıdır? Varsa bizim niye haberimiz yok? “
Aslında CHP’nin kültür-sanatla ilgili bir değil birden çok birimi var. CHP Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu (eski adıyla CHP Kültür Sanat Platformu) ile CHP İstanbul Kültür Sanat Komisyonu partinin kültür-sanat alanına dair ilk akla gelen girişimleri. Orhan Aydın’ın da bu birimlerden haberdar olduğuna eminim. Fakat tahminimce kendisinin bu soruyu sormasının asıl amacı, bu birimlerin yeterince aktif ve sistemli çalışmıyor olmalarından kaynaklanan sitemini dile getirmek.
Ve bir başka anlamlı soru da Tamer Levent‘ten geldi: “CHP biz sanatçılardan ne bekliyor?” Tamer Levent’in bu sorusu bir referandum toplantısında sorulmuş olsa da bana kalırsa CHP’nin sanatçılardan daha geniş kapsamlı ve uzun vadeli olarak ne beklediğini sorgular nitelikte, ve sanatçıların CHP’nin kültür politikalarının oluşturulma ve uygulanma süreçlerine aktif olarak katılmaya niyetli ve hevesli olduklarının da bir işareti. Gözlemlediğim kadarıyla sanatçılar CHP’den kendilerini toparlayacak ve örgütlü bir şekilde harekete geçirecek somut ve sistematik adımlar bekliyorlar.
CHP’nin yazılı kültür politikasının maddelerinden bazılarının uygulamada karşılık bulabilmesi ve sanatçıların beklentilerinden bazılarının karşılanabilmesi şüphesiz ki iktidar olmayı gerektirir. Fakat muhalefetteyken de atılabilecek birçok adım var. Özellikle de kültür politikalarının asıl uygulayıcılarının yerel yönetimler olduğu düşünüldüğünde, CHP’nin işe sahip olduğu belediyelerden başlaması gerektiğini savunmak yanlış olmaz. Bu noktada mevcut belediyelerden bazılarının çok başarılı birer kültür politikasına sahip olduklarının ve bu politikaların uygulamada da karşılık bulduğunun altını çizmek isterim. Fakat maalesef ki bu iyi örneklerin sayısı çok az. Nitekim CHP Kültür Sanat Platformu‘nun yakın tarihte gerçekleştirdiği bir araştırma CHP’ye ait belediyelerin birçoğunun kültür-sanat çalışmalarının nitelik ve/veya nicelik bakımından yetersiz olduğunu ortaya koyuyor. Bu durumun en önemli nedenlerinden bir tanesi yerel yönetimlerde kültür yönetimi ve politikaları alanında uzmanlığı olan kişilerden profesyonel destek almak gibi bir eğilimin olmaması. Akademisyenlerin, sivil toplumun, üniversitelerin sanat ve kültür yönetimi bölümlerinden mezun genç profesyonellerin yerel düzeyde kültür politikaları konusunda söyleyecek ve yapacak çok şeyleri var.
Dileğim, hem CHP’ye ait belediyelerde hem de diğerlerinde karar vericilerin var olan bu yaratıcı insan gücünden yararlanmayı ilke edinmeleri ve böylelikle şu an sayıları çok az olan iyi örneklerin sistemli bir şekilde yaygınlaşması.
*Bu yazı kültür politikaları ve kültür ekonomisi alanında akademik çalışmalar yapan Funda Lena tarafından kültür.limited için yazılmıştır.
Gelecek ancak geçmişin sahiplenilmesi ile yaşanabilir*: Müze Gazhane