kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Fatma Bucak’ın sergisi New York İtalyan Kültür Merkezi’nde

27 Haziran 2019

Fatma Bucak’ın A Colossus on Clay Feet (Kil Ayaklı Dev Heykel) isimli sergisi, 20 Haziran – 3 Temmuz 2019 tarihleri arasında New York İtalyan Kültür Merkezi’nde Premio New York Ödülleri bünyesinde gerçekleşiyor.

Işın Önol küratörlüğündeki sergi, sanatçının International Studio & Curatorial Program’ın sunduğu rezidans süresindeki kavramsal ve biçimsel araştırmalarını içeriyor.

Fatma Bucak çalışmalarında performans, fotoğraf, ses ve video medyumlarını kullanırken; politik kimlik, kültür ve cinsiyet normlarının yanı sıra tek elci tarih yazımına; peyjaza ve toprağa odaklanıyor. Bucak’ın bu sergideki çalışması ise rezidans süresince New York şehrinde gözlemlediği hiç durmayan değişimden yola çıkıyor. Bu gözlemini “Katman katman hikayeler var bu şehirde. Sürekli bir değişim yaşanıyor, kentin kimliği değişiyor, mekanlar el değiştiriyor, insanlar gelip geçiyor.” diyerek ifade eden sanatçı, “Bu değişim sırasında da toplulukların; kişi ve kimliklerinin beraberinde farkına varılmaksızın silinip gittiğinin” altını çiziyor. Fatma Bucak, insanın yokluğa terkettiği yapılar ve ardakalanlarla ilişkisini estetik bir arayışta sorguluyor. Bu doğrultuda, A Colossus on Clay Feet (Kil Ayaklı Dev Heykel); yapıların, mülkün, gücün ve en nihayetinde hafızanın kırılganlıklarını ifade eden bir video performans ve sahaya özgü bir enstalasyon çalışmasını bir araya getiriyor.

Şehirdeki şantiye alanlarından topladığı ahşap parçalar üzerinde çalışan sanatçı, daha kırılgan bir bedende tekrar yaşam bulmalarını sağlıyor. İki aşamada gerçekleştirdiği bu süreçte, ilk olarak sanatçının video performansında, büyük bir ahşap kirişi zımparaladığı, toz bulutunun sanatçı etrafında yükseldiği ve ardından ahşabın ritüel esnasında azalarak geride parıltılı bir toz bıraktığı izleniyor. Bu yönüyle, sanatçı hem bu nesnenin bir zamanlar var olduğu yaşam formuna hem de insan yapımı bir çevrenin geçmişine bir nevi ölüm duası adıyor. İkinci aşamada ise, sanatçı, ahşap tozunu yarı saydam tabakalara dökerek, bir mektuba benzer şekilde, onları geleceğe aktarılabilecek formlara dönüştürüyor. Ortaya çıkan her parça, bu yeni ve zarif biçim altında kökenlerine dair özü içlerinde korurken, bir fanilik masalı mırıldanıyorlar ve içsel bir mekana kavuşuyorlar.