İstanbul Politikalar Merkezi (İPM); Sabancı Üniversitesi, Stiftung Mercator Girişimi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve Öğretmen Ağı (Eğitim Reformu Girişimi) ortaklığıyla “İlkokullarda Mülteciler için Kapsayıcılık: Sanat, Kültür ve Sivil Toplum Kuruluşları İşbirliğiyle Okullarda Sosyal Uyumu Artırmak” başlıklı çalıştaya ev sahipliği yaptı.
Eğitim, sanat ve kültür alanlarında çalışan özel sektör, sivil toplum ve yerel yönetimlerden aktörleri bir araya getiren çalıştayda bütün ilkokul öğrencileri için nitelikli sanat eğitimine daha fazla erişim sağlanmasına yönelik çözümler üretilmesi için adımlar atıldı.
Çalıştay, İKSV Alt Kat Yöneticisi Elif Obdan Gürkan, Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı Koordinatörü Sıla Pelin Oğuz ve 2018/19 Mercator-İPM Araştırmacısı Joanna Krzeminska’nın yaptığı açış konuşmaları ile başladı. Konular itibariyle yapılan konuşmalar sırasıyla şu şekilde gerçekleşti: Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık, “İlkokullarda mülteciler için kapsayıcılık”, Sınıf Öğretmeni Ebru Kılıç Arguç, “İlkokul ve kapsayıcı eğitim” ve Bağımsız Araştırmacı / Öğretim Görevlisi Zülal Fazlıoğlu Akın, “Sanat eğitimi ve mülteciler için kapsayıcılık”.
Çalıştay ile İstanbul’da yaşayan mülteci ve ev sahibi toplulukların ilkokul çağındaki çocukları arasındaki sosyal uyumu sanat ve kültürel etkinlikler aracılığıyla pekiştirmeye yönelik en iyi uygulamaları ortaya konularak şu çerçeve vurgulandı: “Türkiye’de okul çağında halen 1,2 milyon Suriyeli mülteci çocuk yaşıyor; bunların 640.000’i örgün eğitim kurumlarında kayıtlı. Bu çocukların yaklaşık %80’i hükümetin mülteci çocukların milli eğitim sistemine dahil edilmesini teşvik etme politikasına uygun olarak Türk devlet okullarında öğrenim görüyor. Entegrasyon sürecinde önemli ilerleme kaydedilmesine karşın ülkeye gelen mülteci öğrenci sayısının çok yüksek olması nedeniyle okullar, öğretmenler ve öğrenciler günlük bazda çeşitli zorluklar yaşıyor. Öğrenciler arasında mevcut önyargılar, travma sonrası stres bozukluğu ya da dil engeli yüzünden ortaya çıkan sosyal yalıtılmışlık ve başarısızlık deneyimi ya da günlük okul yaşamında hissedilen kaygılar, ortak bir öğrenme ortamının oluşması açısından zorluklar yaratıyor ve okulun toplumsal ve kültürel çatışmaların yaşandığı bir alan haline gelmesi riskini artırıyor. Sanat eğitiminin, birlikte hareket etmeyi ve öğrenmeye karşı katılımcı yaklaşımları teşvik ederek öğrencilerin özsaygı ve motivasyonlarını artırmanın yanı sıra başkalarına karşı hoşgörü ve sorumluluk hisleri geliştirmelerini de desteklemek açısından önemli bir potansiyele sahip olduğu görüldü. Bu nedenle, okulların organizasyonu ve Suriyeli mülteci öğrencilerin entegrasyonu bağlamında sanat eğitimini yeniden düşünmek kritik bir önem taşıyor”.
Diğer taraftan, İstanbul’da kapsayıcı, sanatsal ve yaratıcı öğrenmeye yönelik bir alan oluşturulabilmesi için bir dizi yerel ortaklık ve girişim başlatıldığının ifade edildiği Çalıştay’da bu girişim ve ağların, okullarda dayanışma ve uyumun geliştirilmesi için vazgeçilmez bir katkı sağladığı vurgulandı.