kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Kalyon Kültür’de yeni sergi: “Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler”

14 Haziran 2021

Kalyon Kültür, 10 Haziran – 25 Kasım 2021 tarihleri arasında “Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Sezgi Abalı ve koordinatörlüğünü Bahar Güneş‘in üstlendiği sergi, farklı teknik ve malzemelerle çalışan yedi sanatçıyı bir araya getiriyor.

Doğanın önermelerine dikkat kesilerek yavaşlamaya, detaylarına mercek tutarak duyumsamaya; zaman, emek ve sabır kavramları etrafında birlikte düşünmeye bir davet niteliğinde olan sergide Ali İbrahim Öcal, Ahmet Duru, Ayşe Gül Süter, Melis Buyruk ve Sadık Arı’nın yeni ve yakın dönem yapıtları yer alırken Dikine Ongoing Project’in ‘Şey ve Tekrar’ isimli uzun süreli performansı, Umut Sevgül ve Barbaros Kayan tarafından gerçekleştirilecek.

Adını 20. yüzyıl edebiyatının önemli isimlerinden William Butler Yeats’in “Dünya, duyularımızın keskinleşmesini sabırla bekleyen büyülü şeylerle doludur” sözünden alan sergi, doğanın kendine has örüntülerinin, mekanizmalarının ve manzaralarının yorumlanarak sanat yapıtlarına dönüşme fikrini ve sürecini zaman, emek, sabır ve detay kavramları üzerinden inceliyor.

Ali İbrahim Öcal üretim sürecinde resim, fotoğraf, heykel, yerleştirme, video ve doğa kökenli nesneler gibi farklı mecraları bir arada kullandığı,  disiplinlerarası bir örgüde ilerleyen imgesel evrenler oluşturuyor. Evrensel, coğrafi ve yerel kültürel kodları olabildiğince içine alan;  toprak, tohum, filizlenme, büyüme, yok olma, tekrar doğma gibi çok katmanlı imgeler bütününü kapsayan işler üreten sanatçı, sergide izleyiciyi bir coğrafyanın deneyimine çağırıyor.

Ahmet Duru doğanın makro ve mikro manzaralarını farklı anlatım biçimleriyle sunarken, üretiminde çoğunlukla doğada yaptığı uzun yürüyüşlerden ve gözlemlerden yararlanıyor. Duru’nun sergideki işlerinde doğanın kendine has takviminin ve mevsim döngülerinin izlerini sürerken, bitkilerin varlıklarını sürdürebilmek için geliştirdikleri yöntemler hakkında düşünmeye başlıyoruz.

Dünyanın çeşitli yerlerinde konuk sanatçı olarak davet edildiği bilim laboratuvarlarında yaşamı değişik organizmalar üzerinden farklı ölçeklerde inceleme fırsatı bulan Ayşe Gül Süter, yapıtlarında bilimsel verileri yeni medya teknolojileri ve geleneksel sanat teknikleriyle birleştiriyor. Hareket, ışık, zaman ve mekan arasında başlattığı diyaloglar, yeni formlara ve duyusal deneyim alanlarına dönüşüyor. Süter’in Kalyon Kültür’ün yer aldığı Taş Konak’ın büyük salonunda sergilenecek Mikro Küreler serisi, ışık ve renk temelli bir cam enstalasyonu ve insan hücrelerinin üzerinde gerçekleşmiş bir uçuş simülasyon videosundan oluşuyor.

Detaylı seramik çalışmalarıyla bilinen Melis Buyruk; bitki, hayvan ve insanı tanımsızlaşan formlarda ve ters yüz olmuş bir hiyerarşide bir araya getirdiği yapıtlarında, birbirini tekrar eden dokular ve biçimlerle yeni yaşam alanları yaratıyor. Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler sergisinde yer alan heykellerindeki gerçekçi ama bir yönüyle de illüzyonist estetik, gerçeküstü rüyalara bağlantılar açıyor. Buyruk’un malzeme, renk ve konu seçimi kültürel referanslar ortaya koyarken, izleyiciyi hep gözünün önünde olan canlılara dair ön kabullerini yeniden düşünmeye sevk ediyor.

Sadık Arı, bilimsel illüstrasyonların bakış açısını benimseyen üretiminde insan eylemlerini anlamak için doğaya bakarken, insanın var olurken diğer canlılara galip gelme iştahının yol açtığı talanla ilgileniyor. Arı’nın sergide yer alan detaylı desenlerinde, insanın vahşi olanı tanımlama arayışına ve ona karşı verdiği ehlileştirme çabasına direnen bir düşüncenin izlerini sürüyoruz.

Dikine Ongoing Project’in sergi kapsamında yer alacak “Şey ve Tekrar” isimli mekâna özgü uzun süreli performans ve video yerleştirmesi, Umut Sevgül ve Barbaros Kayan tarafından gerçekleştiriliyor. Eski tarihli gazeteleri dönüştürerek, bir tanesi bir avuca sığabilecek boyuttaki kürelerle üretilen bir tesbihin kürelerinin teker teker ipe dizilerek mekâna yerleştirilmesiyle başlayan performans, tekrarları birbirine bağlayanın ne olduğu sorusunu yola çıkarıyor. Kürelerin üretimi mekândaki hammadde ve araçların bulunduğu istasyonlarda devam ederken, sergi alanının karşılıklı iki odası arasındaki harekette süreksizlik, geçicilik ve yersizlik kavramlarının okumaları gerçekleştiriliyor.

Kürelerin üretildiği istasyonlardaki malzemelerin döngüsü, maddenin tabiatı gereği gerçek sürede gerçekleşirken; performans sessizliğin hareketinin, hareketin mekan ve madde ile diyaloğunun dolaysız yörüngesinde, omurganın belleğinden geçen bilginin izini sürüyor. Uzun süreli performans sürecinden gelen video bellek, ikinci aşamada performansçı mekândan çıktıktan sonra mekâna yerleştirilerek, zaman ve belleğe dair okumaların mekânla kurduğu ilişki üzerinden devam ediyor. Belirli günlerde canlı akışta paylaşılacak görüntü ile performansçı mekâna bakışını gerçek/hiper-gerçek haritaları ile gerçekleştirirken, ziyaretçiyle boşluğun temasında tekrar karşılaşıyor.