Yazar ve araştırmacı Vesna Madžoski tarafından derlenen Küratörlük: Koruma ve Kapatmanın Diyalektiği kitabı Mine Haydaroğlu çevirisiyle Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) tarafından Sanat ve Kültürel Çalışmalar kategorisinde yayımlandı.
Kitap; sanat tarihi, felsefe ve antropolojinin yardımıyla Walter Benjamin’in ünlü iddiasının güçlü bir sağlamasını yapıyor ve her kültür ürününün aynı zamanda bir barbarlık belgesi olduğunu bir kez daha gösteriyor. Madžoski, kitapta “küratör” kavramının tarihsel olarak geçirdiği değişimi ve günümüzdeki kullanımındaki tarihsel bağları inceliyor.
Küratörler, Roma İmparatorluğu devrinde, işlerini idare edemeyecek durumdaki insanlara –reşit olmayanlara, akıl hastalarına, savurganlara– vekil tayin edilen devlet memurlarıydı. Görevleri onları dünyadan ve aslında daha çok kendilerinden korumaktı. Aradan geçen 1000 yılda küratörlük “mesleği”nin tanımı kökten bir değişime uğradı: Günümüzde, sanat sergisi yapan insanlar küratör olarak adlandırılıyor. Ancak Madžoski, aslında bu kadim mesleğin özünün hiç değişmediğini gösteriyor. Küratörlük, tıpkı Roma’da olduğu gibi bugün de hâlâ bir “koruma” ve “kapatma” işi olarak nitelendirilebilir.
Madžoski, koruma ve kapatma arasındaki bu karmaşık ilişkinin izini üç vakada sürüyor. Almanya’nın Kassel şehrinde beş yılda bir düzenlenen çağdaş sanat sergisi Documenta, her edisyonu dünyanın başka bir yerinde gerçekleştirilen Avrupa çağdaş sanat bienali Manifesta ve şaşırtıcı bir şekilde, bir film: James Cameron’ın görkemli üç boyutlu gösterisi Avatar. Madžoski üç vakada da “koruma” söylemlerinin ustaca gizlediği “kapatma” pratiklerini açığa çıkarıyor: şiddet, dışlama, sınırlama, bastırma, ayrımcılık, sansür, ötekileştirme.