Labirent Sanat, 3 Şubat – 12 Mart 2022 tarihleri arasında Emre Celali’’nin “Prytaneion” isimli ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
Prytaneion (Kutsal Ateş), antik şehirlerde devlet yapısı ya da meclislerde bulunan halkın istediği zaman kullanabildiği ateştir. Aynı zamanda kentin kalbini de tanımlamaktadır. Emre Celali’nin Prytaneion başlıklı sergisi, insan doğa ilişkisinden yola çıkarak, toplumun doğayı kendine göre şekillendirmesini ve doğanın yapay olana karşı dönüşümünü mesele ediniyor. Celali ateşi tüm bu dönüşüm ve tahakküm kurma sürecinin başlangıcı olarak ele alıyor ve izleyiciyi sürecin şimdiki katmanında konumlandırıyor.
Fragmanlarla başlayan çalışmalar, resim oluşana kadar ritimler halinde, üzerinde yaşadığımız dünya gibi katman katman ortaya çıkarken birçok aşamadan geçmektedir. Çıkan her bir çalışma öncekine tepkisellik barındırmasına rağmen bir sonraki işe de köprü oluşturmaktadır. İnsan manzaralarının düzeni, kendisine karşı net olanın aksine karışıklık içermektedir. İnsanları birbirine bağlayan yollar aynı zamanda parçalar halinde bizi birbirimizden ayırmakta ve uzaklaştırmaktadır. Geçmişten günümüze gelen bu oluşumlardaki sessizlik, yeni bir fırtınanın da habercisidir. Köşe kapmaca savaşı çoktan bitse de çatışma devam etmektedir. Celali’nin resimlerinde bir nevi artık toplum psikolojisinin ne yönde gittiğinin manzarasına bakılmaktadır. Bu manzaralar, bizlerin birer otoportresi olarak da yorumlanabilmektedir.
Manzaralarda, günlük yaşam çalışmalara sızmaktadır. Yollar, araziler, yerleşim yerleri, ulaşım araçlarının tasviri, yaşamın nasıl hissettirdiğine dair bir atmosfer ve bakışı sunarken; çalışmalar dinginlik ve gerilim, tehdit ve güven gibi tezatlık oluşturan, hissedilir durumları da barındırmaktadır. Celali’nin resimlerinde çevre ve imge yaşam izlerine sadık kalırken, dünyaya ve zamana dair geniş bağı da ortaya çıkarmaktadır. Bu izler eşzamanda farklı zamanlara da dikkat çekmektedir. Zaman kapsülündeki eski çalışmalar, bu yoldaki işaretleri gösterirken; çalışmalarda fark edilen antik buluntularda bizlerinde iz olarak geleceğe kalacağının işareti gibi hissedilmektedir. Serginin kavramsal çerçevesini oluşturan ateş, bu bağların ilk ilmeği ve adeta bizim de son olmadığımızın göstergesi gibidir.
Sergide yer alan manzaralarda kentin kalbini besleyen büyük arazileri, kentlerin etrafında insanın ateşi kontrol altına aldığı gibi doğayı da kontrol altına alışına tanıklık ediyoruz. Toplulukların müdahalesinin az olduğu manzaralarda, kentin kalbinden de uzak olduğumuzu hissederiz. Kutsal ateşten uzaklaştıkça doğanın büyülü atmosferine gireriz. Kentin kalbinden doğaya doğru dinginlik hissedilirken, bir yandan da tekinsizlik duyulur. Ne kadar büyüleyici o kadar tehlikeli; doğa artık kendi kanununu geçerli kılmaktadır. Bir anlamda içten dışa doğru yönelme (kaçma) isteği varken aslında hep bir ip/yol bizi kentin kalbine bağlamaktadır. Bu ip kutsal ateş ile bir güven bağı oluşturma arzusuyla geçmişten günümüze korunarak devam etmiştir.