Dönemin mutasarrıflarından Halim Bey (Kulaksızoğlu) aynı zamanda bir filantropist ve sanat meseni olarak yaşamını Midilli’ye büyük destekler sağlayarak sürdürmüş. Can Elgiz ve ailesi yıllar sonra bu toprakları görmek ve aile tarihini yeniden kendilerine anımsatmak amacıyla Midilli’ye gittiklerinde Halim Bey’e ait konağın Midilli Belediyesi tarafından bir sanat galerisine çevrildiğini görüyorlar. Toplumsal bir hafıza ve bireysel hatıralarla dolu bu aile konağı, bir sanat galerisi olarak kuşaklar sonrasında koleksiyoner Can Elgiz’i karşılıyor. Bunun üzerine Elgiz ailesi sanat uğraşlarını dostluk, komşuculuk adına adada da yaşatmaya karar veriyor. Bir asır ötesinden, yeniden, aynı aileyle yepyeni bir hafıza yaratıyorlar. Bu bağ kurma süreci ada belediyesinin destekleriyle daha da gelişiyor ve konakta Elgiz Ailesi’ne ayrılan bir odanın müzeleştirilmesi fikrine dönüşüyor.
Bu odada Kulaksızoğlu ailesinin torunlarından biri olan Aslı Görk tarafından temin edilen, aileye ait eşyalar, basılı dökümanlar ve kaynaklar yer alacak. Ege Üniversitesi müzeoloji profesörü Anastasia Chourmouziadi tarafından müzeye dönüştürülmesi fikriyle düzenlenen ve 6 Ağustos’ta açılışı gerçekleştirilecek olan bu odaya, İstanbul’da hayata gözlerini yuman Müzdan Hanım’ın son sözleri ise ismini verecek: Nerede benim güzel Midilli’m?
Bu aile müzesinin açılışıyla eş zamanlı olarak Kulaksızoğlu ailesinin torunlarından Mehmet ve Levent Geylan’ın da aralarında bulunduğu 47 fotoğrafçıya ait, İstanbul fotoğraflarından oluşan Ben İstanbul fotoğraf sergisi de konakta yer alacak. Sergide yer alan fotoğraflar, İstanbul’u farklı mevsimlerde, farklı insan manzaraları ve fotoğraf teknikleri ile görüntülüyor.