kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Pera Müzesi ile İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nden iki yeni sergi

1 Aralık 2021

Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 23 Kasım 2021 – 6 Mart 2022 tarihleri arasında Bizans hakkında yapılmış bilimsel araştırmaları inceleyen “İstanbul’dan Bizans’a” ve Bizans’ın popüler kültürdeki temsillerini ele alan “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?: Popüler Kültürde Bizans” başlıklı sergilere ev sahipliği yapıyor.

 İstanbul’dan Bizans’a, Bizans mirasına dair yeni bir uluslararası ve yerel farkındalığın oluşmasında İstanbul’un merkezi rolünü inceliyor ve Zengin bir arkeolojik eser ve arşiv seçkisi ile etkileyici canlandırmaları bir araya getiriyor. İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm? ise edebiyattan video oyunlarına, çizgi romandan müziğe, sinemadan modaya, farklı alanlarda Bizans algısına ait ortak temaları bir araya getiriyor.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde yer alan Bizans eserlerini odağına alan bu sergilerden ilki, İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları, 1800–1955” adını taşıyor ve Bizans araştırmalarının İstanbul’daki gelişimine ışık tutuyor.

İstanbul’dan Bizans’a sergisi, Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün ortak çalışmasıyla, Bizans sanatı uzmanı Brigitte Pitarakis’in küratörlüğünde hazırlandı. Osmanlı başkentinin, Bizans araştırmalarının şekillenmesindeki merkezi rolünü irdeleyen sergi, bugüne kadar yeterince çalışılmamış bir alana mercek tutarken, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin Bizans koleksiyonları başta olmak üzere etkileyici bir arşiv seçkisini sanatseverlerle buluşturuyor. Bu seçkiye Türkiye’den ve dünyadan, önemli bir çok kütüphane ve arşiv kurumu ile özel koleksiyonlar katkıda bulundu. Döneme özgü, gösterişli bir üslupta resimlendirilmiş nadir kitaplar, baskı ve haritalar, orijinal arşiv fotoğrafları, belge ve resimler sergide tematik bir bütünlük içinde bir araya getirildi. Nejad Melih Devrim ve Fikret Mualla’nın Bizans’tan esinlenen resimleri, bu mirasın modern sanat üzerindeki etkisini ortaya koyarken, A. Tayfun Öner’in İstanbullu gökbilimci Eugène Antoniadi’nin olağanüstü kariyerini ele alan üç boyutlu animasyonu Bizans’a bilim kurgu merceğinden bakıyor.

On dokuzuncu ve yirminci yüzyılın başında, İstanbul’da jeopolitik, diplomatik, akademik, sanatsal ve yerel çıkarların kesişmesi, zengin ve ortak bir miras olarak Bizans geçmişine dair bilinci artırmıştır. Konstantinopolis’e dair basitleştirilmiş oryantalist bakışı kırmaya yönelik adımlar atılarak, arkeolojik buluntular akılcı bir yaklaşımla yeniden ele alınmaya başlanır. İstanbul’un Bizans geçmişini belgelemeye çalışanlar, şehrin kültürel mirasının korunmasında yol gösterici olmakla sınırlı kalmayıp, bilimsel araştırma yöntemleri de geliştirir. Bizans’a bilimsel bir yaklaşım getiren ve bugüne kadar yeterince çalışılmamış bu gelişmeler, Pera Müzesi’nde ziyarete açılan İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları, 1800–1955 sergisinde gözler önüne seriliyor.

Altı bölümden oluşan serginin ilk bölümü, İstanbul’un çok kültürlü kimliğini, kültürel ve entelektüel canlılığını ve Batı’da Bizans çalışmalarının gelişmesine yol açan dinamikleri anlamak için gereken arka planı sunuyor. İkinci bölümde Bizans topografyası, mimarlığı, yazıtları ve eserleri üzerine yapılan araştırmalar sunulurken, üçüncü bölüm Bizans eserlerine gösterilen ilginin geç dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun modern devlet imajını perçinlemede, Müze-i Hümayûn’un (bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri) merkezi rolünü inceliyor. Dördüncü bölümde ziyaretçileri, İstanbul’un modernleşmeyle birlikte yok olan ahşap konut dokusuna ve yangın, deprem gibi nedenlerle boşalan arazilerde ortaya çıkan Bizans kalıntılarına ait belge ve fotoğraflar karşılıyor. Beşinci bölümde Bizans kalıntılarını, yapı ve topografyasını kayıt altına almak üzere mimar, fotoğrafçı, kartograf, ressam gibi farklı disiplinlerden profesyonellerin hazırladıkları ayrıntılı haritalar yer alıyor. Serginin son bölümü ise İstanbul’da Bizans’ın yeniden keşfinin yarattığı merakın sanatsal üretime etkilerini gösteriyor.

Sergide, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde yer alan Bizans eserlerinin yanı sıra; Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu’na ait zengin fotoğraf ve kitap seçkisine, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, Alman Arkeoloji Enstitüsü, Ömer Koç, Serap Kayhan, Dr. Safder Tarim, Büke Uras koleksiyonlarından ve Birmingham Üniveristesi Doğu Akdeniz Arşivi, Dumbarton Oaks Araştırma Kütüphanesi, Fransa Milli Kütüphanesi, Collège de France Bizans Kütüphanesi Fonds Whittemore, Paris EPHE, Photothèque Gabriel Millet arşivlerinden derlenen kitap, baskı, harita, fotoğraf, belge ve resimler eşlik ediyor.

İlhamını Pera Müzesi’nde düzenlenen İstanbul’da Bizans’ı Keşfetmek: Bilim İnsanları, Kurumlar ve Mücadeleler, 1800–1955 başlıklı sempozyumdan alan sergi, İstanbul’un 1800 – 1955 yılları arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasal değişimlerinin Bizans mirasına etkisini, Bizans’ın yeniden keşfini ve bu mirasın geniş bir ilgi alanına dönüşümünü aktarıyor.

İstanbul Bu Ne Bizantinizm? sergisi, adını Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Panorama adlı romanından alıyor. Türkiye’nin yakın tarihinden bir dönemi, İkinci Dünya Savaşı sonrası yılların toplumsal ve siyasal karmaşasını konu edinen romanda ‘Bu Ne Bizantinizm?’ ifadesini romanın baş karakteri kullanıyor ve yazar, kendi karakterinin ağzından çıkan bu sözle, genç cumhuriyetin vatandaşları arasındaki kültürel ayrışmanın giderek keskinleşmesini, kimlik bunalımını ve çare olarak kör inançlara tutunmasını dile getiriyor.

“İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?” sergisi, Bizans kiliselerinde ana mekân ile yalnızca din adamlarının girebildiği bölümü birbirinden ayıran bir ikonostasis ile açılıyor. Geleneksel olarak, kutsal kitabı betimleyen resimlerle kaplı bu duvar, bu kez Pera Müzesi’ndeki çağdaş tasarımla, Bizans ikonalarının zamanımızın ikonik karakterleri ve süper kahramanları üzerindeki etkilerini sergiliyor. Sergide 50’yi aşkın sanatçı, yazar, illüstratör, müzisyen, sinemacı ve moda tasarımcısının Bizans’a atfedilen eşsizliği ve egzotizmi farklı açılardan yorumlayan ve görselleştiren işleri yer alıyor.

Max Bedulenko, Aluísio Cervalle Santos ve Yurii Nikolaiko sergide dijital illüstrasyonları ile yer alan sanatçılar ve Bizans şehri ile şehrin anıtsal mimarisine yeni perspektifler getiriyorlar. Jonathan Godoy, Stelios Faitakis, Taha Alkan, Xanthe P. Russell kutsal kitaptan alınan sahneleri dönüştürürken Peter Tirpak bir pop-art ikonunu, Aleksandar Todorovic ise Facebook’un kurucusunu birer aziz olarak betimliyor. Sıra dışı portreleri ile tanınan Scadarts bu kez Iphone aracılığıyla İmparatoriçe Irene mozaiği ile oynuyor. Moda tasarımcısı Özgür Masur Bizans’20 adını verdiği koleksiyonu, Ayşe ve Ece Ege’den oluşan Dice Kayek ise Victoria & Albert Müzesi ödüllü “Ayasofya” tasarımı ile Bizans ikonografisinin moda alanındaki yansımalarını işaret ediyorlar. Marco D’Amico’nun Vogue İtalyaiçin çektiği fotoğraflar yine Bizans imgesini öne çıkarırken bu ikonografinin çizgi roman dünyasındaki yansımalarını Romain Sardou’nun yazdığı, Carlos Rafael Duarte’nin resimlediği tarihi macera temsil ediyor.

İllüstratör-tasarımcı Necdet Yılmaz sergideki işinde geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Ayasofya’nın ünlü kedisi Gli’yi bir göksel varlık olarak canlandırıyor. Tefrikaları ile tanınan gazeteci ve romancı Murat Sertoğlu’nun 1948 yılında yayınlanan romanı “Bizansın Aşk İlahesi Teodora” kitabının kapağı ve Kartal Tibet’in canlandırdığı Tarkan karakterinin yer aldığı “Bizans Çöküyor” filminin afişi ise Bizans’ı neredeyse her alanda bir antitez olarak kullanan, milliyetçi söylemlerle yüklü tarih yazımının sorunlarına ışık tutuyor.

“İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?” sergisine eşlik eden katalog ise sanatın çeşitli alanlarındaki tüm bu temsilleri ayrı ayrı, derinlemesine inceleyen ve yorumlayan 10 tarih araştırmacısının makalelerini bir araya getiriyor. Popüler kültürün birçok alanında karşımıza çıkan “Bizantinizm”leri tartışan ve sınıflandıran bu makaleler, Roland Betancourt, Felice Lifshitz, Brigitte Pitarakis, Sinan Ekim, Yağmur Karakaya, Elif Demirtiken,  Jeremy J. Swist, Marco Fasolio, Haris Theodorelis-Rigas ve Emir Alışık’ın imzasını taşıyor.