PİLEVNELİ, 3 Mart – 9 Nisan 2022 tarihleri arasında PİLEVNELİ Dolapdere‘de Alman sanatçı ikilisi Mehmet & Kazım’ın “Bad & Boujee” başlıklı Türkiye’deki ilk sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, Mehmet & Kazım’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisini sunarken aynı zamanda ressam ikilinin çok yönlü sanatsal pratiğine bugüne kadarki en kapsamlı bakışı sunuyor.
Sanatçılar, her daim uyguladıkları tarzlarında medya repertuarlarının yelpazesini yayarak geleneksel resim kavramını genişletiyor ve böylece izleyiciyi kırmızı ve beyaz dünyalarına adeta bir sahne yaratarak sürüklüyor. Yarattıkları dünya ikilinin kişilikleriyle ve biyografilerindeki sayısız benzerlikle yakın bir bağlantı kuruyor.
Kuzen olmaları ve Türkçe’de beyaz-kırmızı anlamına gelen “Akal” soyadını paylaşmaları, onlara göre şimdiye kadar yaptıkları tüm çalışmaların paletini sürekli olarak sadece bu iki renge odaklamak için yeterli bir neden olarak görülüyor. Sanatsal arka planlarının hip-hop, ‘breakdance’ ve grafitiye dayandığı gerçeği de, tekrar eden motifsel elementlerden, şarkı sözlerinden ve ayrıca çizgi romanların etkisine işaret eden çeşitli sembollerden yapılan alıntılarla gösteriliyor. Eserlerinin zengin içeriğine ek olarak, ikili tamamen resimsel soruları inceliyor ve bu nedenle malzeme ve teknik sürekli olarak denemelerden geçerek her yöne doğru genişliyor. Bazen “Bad and Boujee”de olduğu gibi, kapsamlı mekansal yerleştirmeler, dijital olarak boyanmış görüntüler veya animasyonlu sanal gerçeklik videoları aracılığıyla, bazen de duvar resimleri veya projeksiyonlar aracılığıyla. Böylece resim tuvalde kalmıyor; konsol ve sanal gerçeklik gözlükleriyle deneyimlenen dijital manzaralar ve figürler duvarlara yayılmaya devam ediyor.
Aile ittifaklarının sanatsal sahnelenmesi, eserlerinde sürekli tekrardan ortaya çıkan Kissing Cousins (Öpüşen Kuzenler) aracılığıyla gerçekleşiyor. Kissing Cousins (Öpüşen Kuzenler) eserlerde, tuval üzerine yağlı boya ile resmedilerek, animasyon video çalışmalarında hamurdan figürler olarak, ki bu figürlerden yola çıkarak heykellerini yaratıyorlar, ya da Mehmet & Kazım’ın ta kendileri olarak, kırmızı Adidas eşofmanları ve Superstar spor ayakkabılarıyla ortaya çıkıyor. İkili ile, ilk sergi salonuna girilen anda “Lovebirds (Aşk Kuşları)” serisi ile aşina olunuyor ve her ikisinin de ön yargıların, klişelerin, kötü ya da olumsuz hiçbir şeyin olmadığı, hayatın aydınlık tarafında; evlerinde oldukları hemen fark ediliyor. Etraf kırmızı kalplerle donatılmışken ikili, eserlerinde öpücük atan dudaklarla el ele dolaşırken, bir hamakta serinlerken veya dalış yaparken görülüyor.
İkilinin sanatı, kendi biyografilerinde tematik olarak tükenmiyor. Sanat dünyası ve özünde bulunan yapılar ve kodlar daima mizahi bir yolla inceleniyor. Örneğin en üst kattaki, “Finest Artist Watercolours (En İyi Sanatçı Suluboyaları)” serisinin başlığı suluboya resimler sunan bir galerinin haber bülteninden alınmış gibi görünüyor. Sanat dünyasındaki ekonomik ve ticari yönün ciddiyeti, böylece ironik bir şekilde ikili tarafından defalarca kırılıyor. Benzer şekilde, “Selbstportrait #4 (Otoportre #4)” (2020) eseri de klasik sanat tarihi motiflerini kullanıyor ancak bunu bir yüz yerine stilize edilmiş bir erkek kalçası ile ortaya koyuyor. Ayrıca tüm sergi boyunca, “No Artistas (Sanatçı Yok)” veya ” No Art (Sanat Yok)” yazan tişörtler giyen kuzenlerle tekrar tekrar karşılaşılıyor ve böylece sanatçıların kendi biyografileri sanat dünyasının gelenekleriyle karışıyor. Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde henüz öğrenci oldukları dönemde güzel sanatlar alanında grafitinin oldukça değersiz görüldüğünün farkına varmaları gerekmişti. Böylece Mehmet & Kazım, sanatsal kökenleri ve Alman-Türkü kimlikleri ile ilgili varolan önyargı ve klişelere ahlaki bir üslupla değil muzip bir ince zeka ve öpücük atan ağızlar ile karşılık vererek, bu önyargıların modası geçmiş stereotiplerden öte olmadığını ortaya koyuyor. Bu şekilde Mehmet & Kazım, büyük resme kendi bakış açılarından bakma cesaretini gösteriyorlar.
Eserlerinin zengin içeriğine ek olarak, ikili tamamen resimsel soruları inceliyor ve bu nedenle malzeme ve teknik sürekli olarak denemelerden geçerek her yöne doğru genişliyor. Bazen “Bad and Boujee”de olduğu gibi, kapsamlı mekansal yerleştirmeler, dijital olarak boyanmış görüntüler veya animasyonlu sanal gerçeklik videoları aracılığıyla, bazen de duvar resimleri veya projeksiyonlar aracılığıyla. Böylece resim tuvalde kalmıyor; konsol ve VR gözlüklerle deneyimlenen dijital manzaralar ve figürler duvarlara yayılmaya devam ediyor. Bulut heykeli ve gerçek boyutlardan daha büyük olarak üretilen Kissing Cousins (Öpüşen Kuzenler) heykelinin dijital olarak boyanıp 3D baskı yoluyla gerçeğe dönüşmesi sebebi ile ortak çıkış noktasına sahipler. Diğer taraftan, ikinci kattaki video çalışmaları ise “Lovebirds (Aşk Kuşları)” serisinin karakterlerini, motiflerini ve manzarasını hareketli görüntülere dönüştürerek onlara hayat veriyor. Benzer şekilde, “Dvr-City” odasının dijital duvar resimleri de diğer resimleri model alıyor ve Mehmet & Kazım’a göre resmin her uğraşı için daima bir başlangıç noktası olduğunu izleyiciye gösteriyor.
Farklı stiller ve tekniklerin kullanımının hakim olduğu sergide Mehmet & Kazım’ın deneyime olan hevesleri de görülüyor. Figürleri tuval üzerinde hayata geçirmek için “Lovebirds (Aşk Kuşları)” serisinde impasto tekniğiyle kalın boya tabakalarını yığarak, fırça darbelerini hissettiriyorlar, “Dvr-City” ve “Almost Abstract (Neredeyse Soyut)” serilerinde ise indirgenmeye başlayıp “Finest Artist Watercolors (En İyi Sanatçı Suluboyaları)” serisinde daha ince ve hafif bir boya uygulama tekniği ortaya çıkıyor. Bunun yanısıra, “Lovebirds (Aşk Kuşları)” serisinde net figürlerden başlayarak “Dvr-City” ve “Finest Artist Watercolors (En İyi Sanatçı Suluboyaları)” tablolarında soluk figürlere ve “Almost Abstract (Neredeyse Soyut)” serisinde ancak tahmin edilebilen figürlere evrilen bu yolculukta figür çeşitliliği ve soyutlama da denemeye sokuluyor.