kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Queer Museum Viyana’da yeni sergi: ‘Beden Baskı Altında Nasıl Şekillenir?’ 

30 Mayıs 2022

Volkskundemuseum Viyana içerisinde bulunan; kuir sanat, kültür ve tarihin yanı sıra kuir bir gelecek için alan yaratan göçebe müze olan Queer Museum Viyana, 18 Mayıs – 15 Haziran 2022 tarihleri arasında Volkskundemuseum ortaklığıyla, küratörlüğünü Alper Turan ve Nazım Ünal Yılmaz‘ın üstlendiği Beden Baskı Altında Nasıl Şekillenir?’ başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Çalışmaları sayısız baskı deneyiminden gelen ve orantısız güçlerin dinamiklerini sorgulayan uluslararası çağdaş sanatçıları bir araya getiren sergi,  sanatçıların pasif ve defansif, sosyal ve mahrem, baskı ve zevk alanları arasındaki kesişimlerdeki üretimlerini kuirfeminist varoluşlara yönelik siyasi baskılar üzerine kafa yormak için rehber alegorik duruşlar olarak sunuyor. Çoğunluğunu Türkiye’den sanatçıların oluşturduğu sergi, Viyana ile İstanbul arasında hayali bir köprü kuruyor. 

Beden baskı altında nasıl şekillenir? iç içe geçmiş toplumsal, cinsel ve politik yapılar içindeki baskının müzakere edilmesi üzerine bir yansıma alanı yaratır. Bir folklor müzesinin içerisinde yer alan sergi, maddi kültüre ve müzeciliğe tuhaf bir eleştiri getiriyor ve bedende ne kadar şiddet ve arzunun depolandığını ve bir bedenin tüm materyalliğiyle bir müzeye sığabileceğini sorguluyor. Viyana Queer Müze’nin siparişiyle gerçekleşen sergi günümüz batı politikasında queer varoluş yüceltirken, baskı ve şiddetin nasıl gizlendiğini, faşizmin nasıl iki kişi arasında başladığını hatırlatıyor. 

Sergide dengesini kaybetmiş, asılmış, devrilmiş, köşeye sıkıştırılmış, itilmiş veya bastırılmış bedenlere tanık olunuyor. Bedensel sınırları zorlayarak veya koruyarak beden üzerinde aktive olan haz, koruma ve şiddet biçimlerine bürünen objelerin yer aldığı sergideki sanatçıların işleri, toplumun mekaniklerini taklit eden samimi sahneler yaratırken iç içe geçmiş anlatıları gözler önüne seriyor, birincil ve periferik soruları ortaya koyuyor: Politik baskı tek bir bedende nasıl kendini gösterir? Cinsel pratiklerimizdeki güç dinamikleri toplumsal olanlarla ne kadar paralel? Kişi karşı koymadan baskı nasıl aşılabilir? Sergideki bedenler zapturapt altındadır ama ne aktif bir direniş, ne agresif bir savunma ne de husumet jestlerine başvururlar. Bunun yerine, baskı altındaki bedenler kendilerini baskıya teslim eder; boyun eğerek itaatsizlik mi ediyorlar yoksa çaresizliği tatbik edip kabulleniyorlar sorusu bakî kalır.

Dorian Sarı, A&a (Sanat başarısız olursa, düşünce başarısız, adalet başarısız) (2019) adlı video çalışmasında, farklı güçlerle karşı karşıya gelmiş iki kişi arasındaki kavgayı gözler önüne serer. Çıplaklıkları ve bedensel etkileşimleri belli bir erotizm yaratırken, gördüğümüz şey toplumsal ve ırksal gerçekleri yansıtan bir eşitsizlik, baskı ve zalimce bir işkencedir. İz Öztat, Ann Antidote ile ortaklaşa yaptığı Suspended (2019) video çalışmasında, özgürlüğün askıya alınmasını iradesiz bir bedene dönüşmekle eş tutuyor. Zeynep Kayan bir iki, bir iki üç: sandalye (2021) adlı videosunda, gölgesi tarafından kovalanıyormuş gibi duvara itilmiş, bastırılmış, köşeye sıkıştırılmış bir figür gördüğümüz bir sahne sunuyor. Toni Schmale‘nin erkek arkadaşını domalt, (2010) heykeli katı, acımasız, endüstriyel ile şehvetli, libidinal ve benzersiz olanı birleştirir; serginin seks ve şiddet arasında kurduğu diyaloğu devasa bir buttplug formunda kristalize ediyor. Can Küçük, Yüzyıllar (2020) adlı heykelinde dengede durmaya çalışan bir beden için ortopedik bir cihaz olarak tasarlanmış bir metro kulpunu tekilleştirerek sergiliyor. Küçük, Oğlum‘da (2020) vücudu olası düşmelerden korumak için tasarlanmış dizlikler, pembe yastıksı malzemeler yaratıyor. Natalia Gurova, Avrupa’da kadın güzelliğinin en çok kopyalanan biçimlerinden biri olan Milo Venüsü’nün reprodüksiyonları ile heykelsi bir topluluk sergiliyor. Silikondan yapılmış Venüs heykelcikleri berelenmiş, iki kolu eksik ve zar zor ayakta duruyor. Ortasından davetkar bir şekilde sarkan bir insan koluyla sergiye yerleşen ve Venüs’ün eksik kollarına işaret eden masa, beden ve mobilya arasındaki ilişkiye bakar. Zedelenen bacaklarıyla zar zor ayakta duran masa hırpalanmış bir bedene düşündürür. Cansu Yıldıran‘ın üç fotoğrafı, kesik, dövme ve yara biçiminde şiddet izleri taşıyan üç bedeni anlatır, kişisel sorumlulukla altında alınan risklerin ve oluşan yaraların toplumsallığını sorgular. Carlos Vergara, İsimsiz (Karayip Rüyaları) (2021) adlı yerleştirmesinde Karayip mirasını kendi kendine egzotikleştirir ve evini sorgular. Plastik bir palmiye ağacının üzerinde yükselen bir grup kırmızı monoblok sandalyeyi üst üste yığar; bu, birbirine bağlanmış ve delinmiş, fallik tarafından ihlal edilmiş bir vücut yığınını andırır. Nihat Karataşlı‘nın bir ışık kutusunda palmiye ağaçlarının bir heykeli olan kendi eseri Ev‘in yıkımını belgeleyen Bir Evin Rüyası (2017) adlı videosunda da ev ve evin yıkıcı güçleri baskındır. Evin yıkımını belgeleme eylemi, kendi içinde bir rüya yaratır, yıkımın yeniden yapılanmaya da düşündürür.