kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Röportaj: Cem Yegül (Pozitif)

3 Ağustos 2017

Doğuş Grubu’nun kurucu destekçiliğiyle 2005 yılından bu yana Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen orkestralarını ve müzisyenlerini Bodrum yarımadasında bir araya getiren Uluslararası D-Marin Klasik Müzik Festivali, 13. yılında küresel bir festival olma hedefiyle Bodrum Müzik Festivali adını aldı.

Bu yıl 12 – 16 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinliğin sanatsal programlama ve plânlamasını üstlenen Pozitif‘in CEO‘su Cem Yegül ile festivalin sanatsal programalamasından 13 yıllık dönüşümüne, Türkiye klasik müzik sahnesinden destinasyon festivali kavramına kadar birçok konuda konuştuk.

  1. Bodrum Müzik Festivali, basında ve internette Doğuş Grubu’nun bir “sosyal sorumluluk projesi” olarak lanse ediliyor. Festivalin ve dolayısıyla kültür-sanatın bir “sosyal sorumluluk” alanı olmasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurum ve kuruluşların sosyal sorumluluk ya da sponsorluk yoluyla kültür sanata desteğinin özellikle uzun soluklu etkinliklerin gerçekleştirilmesi için çok değerli olduğunu düşünüyorum. Tam da bu perspektifle baktığımızda Bodrum Müzik Festivali, Doğuş Grubu’nun hem kurucu destekçiliği ile hem de bir sosyal sorumluluk projesi olarak ortaya çıkmış. Bu çıkış noktasıyla yaratılmış bir festivalin 12 yıl boyunca çok profesyonelce yaşatıldığını düşünüyorum. Arkasında böyle bir emek ve çaba olan bir festivalin tüm bilet gelirlerinin Tohum Otizm Vakfı’na ve Bodrum Sağlık Vakfı’na bağışlanmasının da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

  1. 13. yılında Uluslararası D-Marin Klasik Müzik Festivali’nden Bodrum Müzik Festivali’ne dönüşen festivalin bu değişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişim Türkiye müzik sahnesi ve klasik müzik etkinlikleri arasında nasıl bir yere sahip?

İlk gününden bu yana arkasında Doğuş Grubu olan Uluslararası D-Marin Klasik Müzik Festivali, 10 yıl boyunca Bodrum’da yaşayan klasik müzikseverlerin yanı sıra, müziği, sanatı, kültürü sahiplenenlerin desteğiyle büyümüş. Pozitif olarak festivalin sanatsal plânlama ve programlamasını üstlendiğimiz üç yıl boyunca festivali Bodrum’la bütünleşen, Türkiye’deki ve yurtdışındaki klasik müzikseverlerin ilgiyle takip edeceği, uluslararası alanda adından söz edilen ve ajandalarda yer alan bir etkinlik hâline getirme hedefiyle çalıştık. Bunun için başka bir adım daha atmanın zamanı gelmişti. Yeni ismiyle de yarımadayı sahiplenen Bodrum Müzik Festivali ile bu yıldan itibaren Bodrum’u kültürel bir destinasyona çevirme vizyonuyla hareket edeceğiz.

  1. Festivalde bu yıl birçok yeni mekân kullanılıyor. Festivalin basın toplantısında belirttiğiniz “destinasyon festivali” kavramı açısından bu mekânların kullanımı büyük bir önem taşıyor. Mekân seçimini bir müzik etkinliğinde nasıl görüyorsunuz?

Bir destinasyon festivali yaratabilmek için çok çeşitli mekânlar kullanmanız gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca tabii kullandığınız mekânların festivalin temasıyla ve sunmak istediğiniz içerikle bütünlük sağlaması gerekiyor. Dolayısıyla içeriğin ve mekânın bir şekilde doğru bağlam içinde bir araya gelmesi seyirciyi de başka bir yere taşıyor. Bu doğru mekânları bulabilmek, doğru kürasyonu yapabilmek ise pek kolay değil.

Bodrum Müzik Festivali’ni de Bodrum’un simgesel noktalarının yanı sıra alternatif mekânların da dâhil olduğu lokasyonlarıyla yarımadaya yayıyoruz. Bu sayede içinde bulunduğu coğrafyayı referans alan bir deneyim hâline getirmeye çalışıyoruz.

  1. Festivalin programında klasik müzik etrafında şekillenen sinema, sanat, edebiyat, çocuk ve yemek atölyeleri gibi farklı disiplinlerden deneyimler ve rehberli turlar da yer alıyor. Bu yıl düzenlenen 45. İstanbul Müzik Festivali’nde de disiplinlerarası birçok etkinlik vardı. Klasik müziğin diğer disiplinlerle olan bu ilişkisini ve bu tür bir programlama yapmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanatın her dalının birbiriyle ayrılmaz bir bağı olduğu gibi müziğin her türünün diğer disiplinlerle yüzyıllardır süren bir karşılıklı beslenme ilişkisi olduğunu düşünüyorum.

  1. Basın toplantısında kültür rotalarının turizm ekonomisinin dönüştürücü gücü hâline geldiğini söylemiştiniz. Son yıllarda Türkiye’nin siyasi ve ekonomik gidişatı nedeniyle iptal olan, ertelenen ve kaybolan kültür hayatı ve içe kapanan turizmini düşündüğünüzde Bodrum Müzik Festivali’ni önümüzdeki yıllarda nasıl konumlandırmayı düşünüyorsunuz?

Artık tüm dünyada turizm anlayışı ve dinamikleri değişti. Kültür rotaları turizm ekonomisinin dönüştürücü gücü hâline geldi. İnsanlar etkinliklere katılırken, seyahatlerini plânlarken grup olarak hareket ediyor ve küresel kültür ajandasını takip ediyor. Seyahatlerini de bu yönde tasarlıyor. Seyahat edenler tarih, doğa, gastronominin ötesinde kendisini kültürel açıdan besleyen, zenginleştiren içerikler peşinde. Bu doğrultuda müzik festivalleri gibi kültür-sanat etkinlikleri en önemli ulusal ve yerel değerlerden birine dönüştü. Montreux Caz Festivali, Perugia Caz Festivali, Edinburgh Festivali, Aspen Musik Festivali, Lucerne Festivali, Ravello Klasik Müzik Festivali bazı örnekleri. Biz de geçtiğimiz iki yılda uluslararası müzik arenasında da tanınmaya başlayan Bodrum Müzik Festivali’ni daha geniş kitlelere ulaştırmak, Türkiye’deki ve yurtdışındaki tüm klasik müzikseverlerin ilgiyle takip ettiği, uluslararası alanda adından söz edilen ve ajandalarda yer alan bir etkinlik hâline getirmek istiyoruz. Bu yıldan itibaren ise dünyanın festival rehberinde hatırı sayılır bir yere oturtmayı hedefliyoruz.

  1. Festival programında kişisel bir favori etkinliğiniz var mı? 

Favori etkinliğim olarak festivalin açılış konserindeki Alice Sara Ott performansını söyleyebilirim.