SALT, 12 Eylül – 30 Aralık 2018 tarihleri arasında SALT Beyoğlu’nda Evrenin Titreşen Işıkları başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Sohbetler serisinin bu ikincisi sergisi, Eindhoven’da bulunan Van Abbemuseum’un baş küratörü Annie Fletcher tarafından programlanmıştır.
Anna Boghiguian, Rana Hamadeh, Navine G. Khan-Dossos ve Merve Ünsal’ın “şimdi” algısını sorgulayan işlerinden oluşan sergi, insanın dünyayı kavrayışındaki dönüşümlere istinaden tarih ve geleceğin yeniden yapılandırılması fikrine dayanıyor.
Hakikatin temsilleri, dilin sınırları, bilgi üretimi ve aktarımının her yönden sınandığı bu değişken zamanlarda olup bitenler nasıl kayda geçirilmelidir? Cixin Liu’nin 2014’te İngilizce’ye The Three-Body Problem adıyla çevrilen meşhur bilim kurgu romanındaki bir bölümden adını alan Evrenin Titreşen Işıkları, insanın dünyayı kavrayışındaki dönüşümlere istinaden tarih ve geleceğin yeniden yapılandırılması fikrine dayanır. Mantık zemini sallanmaya başladığında bireyin korunaklı alanlarını istikrarsızlaştırmanın, idrak sınırlarını zorlamanın, kendine dair algısını sarsmanın olası yollarını araştırır. Anna Boghiguian, Rana Hamadeh, Navine G. Khan-Dossos ve Merve Ünsal’ın SALT Beyoğlu’nu çıkış noktası alarak yapıyı harekete geçiren işleri, hiçbir zaman tam manasıyla anlaşılamayan ve kifayetsiz “şimdi” algısını sorgulamaya aracıdır.
Sanatçıların üretimleri, bilginin uç noktalarını, tanıklık ve deneyimin aldatıcı yanını ve tarihin nasıl yozlaştırılabildiğini tartışmaya açar. Eleştirel feminizm ve queer kuramından etkilenen pratikleri, politik temsiliyetçiliğin kapsam ve yararlarını sorunsallaştırır. Boghiguian’ın çizim ve resimleri, konu ettiği öznelerin içinde bulunduğu jeopolitik koşulların hayatlarına etkisini yansıtır. Sanatçı, eski uygarlıklar, mitler, edebiyat, özellikle de şiirle ilişkilendirdiği görüntüleriyle yabancılaşma hâllerini anlatır. Hamadeh, uzun süreli bir projesi kapsamında tanıklık olgusunu irdelediği operamsı işiyle yurttaşlık merkezli yaklaşımı kesintiye uğratmaya çalışır. Khan-Dossos, 2011’de SALT Beyoğlu’na dönüşen Siniossoglou Apartmanı’nın 150 yıllık geçmişine bakar. Sanatçının sergi mekânlarına uyguladığı duvar resmi, yapının cadde kotunda dükkân, üst kotlarda konutları barındıran özgün kullanımını anımsatır. Tavan süslemelerine gönderme yapan fırça izleri, özel mülkün en az kamusal mekân kadar bir suç ya da olay mahalli olabileceğine işaret eder. Mimari yapılardan anlatıcılar yaratarak kullanıcıları işgalciye çeviren Ünsal, “her şeyi duyup gören bir röntgenci” olarak eşikten adım atmanın ve hem gerçekte hem de mecazen içeride olmanın anlamını inceler.
Evrenin Titreşen Işıkları, uyruk, egemenlik, toplumsal cinsiyet, akrabalık ve teknoloji kavramlarının yeniden tariflendiği zamanlar için bir gelecek tahayyül etmeyi amaçlar. SALT Beyoğlu’na yayılan dört ayrı konumlama, duyarlılıkları tetiklerken beden ve zihnin alışkanlıklarını şaşırtan bir ortam oluşturur. Bu işler, sergilenen bir dizi sanat nesnesinden ziyade mekânsal müdahale ve hatta klasik sergileme biçimlerine karşı birer performatif iddia niteliğindedir.