kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

SALT, kültür kurumlarını “Sanat Kullanımları: Son Sergi” ile sorguluyor

28 Nisan 2017

SALT20 Nisan – 11 Haziran tarihleri arasında SALT’ın üyesi olduğu Avrupa müzeler konfederasyonu L’Internationale’nin beş yıllık The Uses of Art – The Legacy of 1848 and 1989 [Sanat Kullanımları – 1848 ve 1989’un Mirası] programı kapsamında gerçekleştirilen “Sanat Kullanımları: Son Sergi” başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergide; Abbas Akhavan, Refik Anadol, Futurefarmers ve Laure Prouvost‘un mekina özgü işleri yer alıyor.

Sergi; SALT Galata kullanıcılarını, bir kültür mekânı olarak SALT Galata’nın ne olduğu ya da olabileceği üzerine özgün tepkiler vermeye ve nitelikli yorumlar yapmaya teşvik eder. Abbas Akhavan, Refik Anadol, Futurefarmers ve Laure Prouvost’nun sanatsal müdahaleleri ile mimari önermeleri, yapının ve arşiv koleksiyonları gibi kaynaklarının yeterince kullanılmamış yanlarına hayat vererek, kurumu geçici olarak yeniden çerçeveleyen ayrı işlev ve olasılıkları ön plana çıkarır.

Birer bağımsız deneme olan ve SALT’ın davetiyle ortak kaygı ve sorular ışığında üretilen bu dört müdahale, birbiriyle ilişkili ama zıtlıklar içeren tepkilere, diyalog ve görüş ayrılığına mekân ve imkân sağlamayı amaçlar.

Kültür kurumları için “acil durum”, “sorumluluk” ve “hedef” kavramları neyi ifade ediyor; bunlar, beraberinde ne gibi gereklilikleri getiriyor? Avrupa müzeler konfederasyonu L’Internationale’ye üye altı kurum ile bağlantılı çevrelerde yürütülen tartışmaların temel noktalarını bu meseleler oluşturuyor.

L’Internationale’nin 2012’den bu yana sürdürdüğü beş yıllık The Uses of Art [Sanat Kullanımları] programı, sergi, e-yayın ve konuşmalarla Nisan ayında sona eriyor. Konfederasyona üye kurumlar ile iş birlikçileri arasındaki diyaloğun kapsamını genişleten program, kültür kurumlarının vazifeleri üzerine çok yönlü bir düşünce üretimi sunuyor. L’Internationale’ye göre, enternasyonalizm siyaset, sanayi veya kültürde tek biçimlilik tariflemiyor ve çok seslilik karşıtlıklar içeriyor.

SALT, Sanat Kullanımları programı boyunca, araştırma temelli iki büyük sergi projesi geliştirdi. 2015’te SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da gerçekleştirilen Nerden geldik buraya, 2016’da SALT Ulus’un ardından The 1980s. Today’s Beginnings? [1980’ler. Bugünün Başlangıçları?] sergisinin bir parçası olarak Hollanda, Eindhoven’daki Van Abbemuseum’da gösterildi. 2016’da SALT Galata’da düzenlenen Tek ve Çok ise bu yıl başkentte, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde incelemeye açıldı. SALT ekibi, son beş yıl içerisinde, L’Internationale Online ve Glossary of Common Knowledge gibi çevrimiçi projelerin yanı sıra, arşiv, yorumlama ve erişime odaklı kurumlar arası projelere katkıda bulundu. SALT, aynı zamanda, üye kurumların koleksiyonlarından işler ödünç alarak SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da “Tek İş” sunumları yaptı.

Sanat Kullanımları: Son Sergi

Abbas Akhavan – “ağaca balta vurmuşlar”

Abbas Akhavan’ın mekâna özgü işleri, hayatın ve içerisinde bulunduğumuz yaşantı yapılarının kırılganlığını göz önüne alarak çevresine duyarlılık gösterir. Sanatçının bu sergi için ürettiği mekâna özgü müdahaleler, yapının mimarisi ve gündelik ritmiyle birlikte varlık gösterirken güncel sosyo-politik gerçekliklere gönderme yapar. SALT Galata’daki lokantanın terasında konumlanan “ağaca balta vurmuşlar”, tarihî yarımadaya açılan kültür mirası manzarasını kesintiye uğratır. Çatılara yazı yazmayı “şiirsel bir eylem” olarak yeniden yorumlayan serinin son halkası olan bu iş, aynı zamanda, helikopter veya uçaktan görülmesi tasarlanmış bir S.O.S. [acil durum] çağrısı niteliğindedir.

“ağaca balta vurmuşlar” işinin yıkım göndermesi, SALT Araştırma’ya sarkan, 91 metre 44 cm uzunluğunda, beyaz bir katlı kumaşla tamamlanır. Bir kefene veya ortaya çıkması bekleneni gizleyen bir örtüye benzeyen bu kumaş; kayda değer bir heykel olmamakla birlikte, çevresinde yapılan protesto gösterilerine tepki olarak Bahreyn hükûmeti tarafından 2011’de yıktırılmasıyla adı duyulan İnci Anıtı’nın bir tür temsili gibidir. Bu işlere, ikinci kata çıkan merdivende duvara yaslı şekilde duran ahşap saplı, büyük boy bir süpürge eşlik eder.

Refik Anadol – Arşiv Rüyası

SALT’ın davetiyle sanatçı Refik Anadol, SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarındaki 1.700.000’i aşkın belgenin her birini, özelliklerine göre makine zekâsıyla sınıflayan algoritmalarla bir medya enstalasyonunda görselleştirdi. Arşiv Rüyası, izleyici tarafından etkileşimli olarak deneyimlenebildiği gibi, müdahale edilmediğinde “rüyaya dalarak” belgeler arasındaki beklenmedik ilişkileri ortaya çıkarır.

Arşiv Rüyası projesi için Google Artists and Machine Intelligence [Google Sanatçılar ve Makine Zekâsı] programıyla konuk sanatçı olarak çalışan Anadol, süper bilgisayarlar ve makine zekâsındaki gelişmelere başvurdu. SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarını, yüksek işlemci gücüne sahip yapay zekâ ve makine öğrenimi algoritmalarıyla görsel bir okumaya tabi tuttu. Çok boyutlu verileri, uzman değerlendirmelerinin ötesinde bir yöntemle birbiriyle etkileşime açan Anadol’un Arşiv Rüyası, bu zengin belge birikimini, izleyicinin tümüyle çevrelendiği bir mekânda çeşitli açılardan inceleme, değerlendirme ve yorumlama imkânı sunar.

 

Futurefarmers – Tohum Yolculuğu

“Kutuplara gitmek için yapılmış eski bir ahşap yelkenlide, Norveç’ten İstanbul’a doğru muhteşem bir yolculuğa çıktığınızı hayal edin. Bu yelkenli, bir kadeh gibi ustalıkla şekillendirilmiş minik bir tekne taşıyor; içinde, Rus şehri Saint Petersburg’daki bir müzede ve Norveç’in kuzeyindeki bir saunanın çatı kirişleri arasında bulunmuş bir avuç dolusu eski buğday ve arpa tohumu. Birer mücevher gibi bu tohumlar… Her yönüyle gerçek dışı olan bu yolculuk, aynı anda hem mitolojik, hem bilimsel, hem de politiktir. Zaman ve mekânda geriye giderek tohumların kökenine; Türkiye’nin doğusuna uzanır.”

Michael Taussig, Futurefarmers’ın 2016’da Norveç’te başladığı ve Eylül ayında İstanbul’da tamamlayacağı Seed Journey [Tohum Yolculuğu] projesini böyle betimler. Teknenin İstanbul’a varışından önce, aralarında Amy Franceschini, Alfonso Borragan, Martin Lundberg, Marthe Van Dessel, Audrey Snyder ve Ignacio Chapela’nın da bulunduğu bir ekip, mürettebatın yürüttüğü araştırmalar ile ortak bilgi birikiminin çeşitli yönlerini bir enstalasyonla hikâyeleştirmeye başladı. SALT Araştırma’daki kasa dairesinde konumlanan bu enstalasyon, tekneden yapılmış yayınların ses kayıtları, yol boyunca toplanan tohumlar ve Eylül’de içi tohumlarla doldurulacak olan cam kavanozlardan oluşur. Teknenin İstanbul’a doğru yol aldığı aylar boyunca yeni eklemelerle geliştirilecek olan içeriğe, Slow Food İstanbul ve Murat Demirtaş’ın katkıları eşlik eder.

Fırınımdan Ekmekler’in kurucusu Demirtaş, atalık buğday tohumları “Üveyik” ve “Kavılca”yı hikâyeleriyle birlikte sunar. 2014’ten bu yana yerel atalık tohumla ekşi maya ekmek üreten Demirtaş, fırınının çevresindeki mahallelere yürüyerek dağıtım yapar. Kasa dairesinde sunulan sırt çantasını bir dağıtım aracının yanı sıra, ekmekleri paylaşırken kendisine yardımcı olan bir yoldaş ve üretim miktarını gösteren bir sembol olarak nitelendirir.

Slow Food İstanbul’un buğday etiketleme çalışması, yerel çeşitliliği

örneklendirir ve Türkiye’deki tahıl zenginliği ile mevcut işleme ve üretim

yöntemlerini ayrıntılandırır. Proje, Anadolu’nun biyoçeşitliliğine dair farkındalığı

artırırken, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan atalık tohumların doğa,

halklar ve kültürlerle devamlılığının temini için ortak bir dil oluşturmayı amaçlar.

Laure Prouvost – pürüzsüz mermerinizden parlayacak kadar yumuşak ve kavisli

Prouvost’nun paspas kadınları, temizlik, bakım ve kontrol gibi her gün düzenli aralıklarla göze çarpmadan tekrarlanan hizmetleri anımsatırken, SALT Galata’nın kapısından girenleri gerçeküstü bir mizah ve sözcük oyunlarıyla karşılar. Paspas kadınların misafirperver sözleri, giriş katını birinci kata bağlayan mermer ve cam akışını nükteli şekilde kesintiye uğratır. Sanatçı, trompe l’œil [göz yanılması] tekniklerini kullanarak yapının en görünür mimari bileşenlerine dair algıyla oynar, mermerin tekrarlayıcı görsel ritmine müdahale eder ve giriş duvarında kabartmaları bulunan Partenon atlılarını bir başka istikamette yolculuğa çıkarır.

Bir yapı, onu kullananlara kendi kurgularını ve tarihinin katmanlarını sunabilir

mi? Laure Prouvost’nun SALT Galata’daki müdahaleleri, daha önceki mekâna

özgü çalışmalarından hareketle, yapının ayrı yerleri ve kullanımlarını inceler.

Sanatçı, kasıtlı yanlış anlaşılmalar, kültürel kaymalar ve hikâye anlatıcılığı

üzerinden SALT Galata’daki örtük faaliyetleri ortaya çıkarır.