Versus Art Project, 10 Ocak – 23 Şubat 2019 tarihleri arasında SABO’nun Paracetamol isimli ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor.
İsmini sanatçının çocukluğunda yaşadığı bir hikayeden alan Paracetamol, bellekteki imgenin değişiminde zamanın oynadığı rolu merkezine alıyor.
Çocukluktan bugüne belleğine yerleşmiş imgelerden yola çıkan sanatçı, deneyimlerini bilinçaltı imgeleriyle birleştiriyor; ortaya çözümü kişiye göre değişen, herkes için farklı anlamlar ifade edebilecek kompozisyonlar ortaya çıkıyor. Grafiksel öğeleri resimsel bir dille işleyerek içinde mizah barındıran bir dünyanın kapılarını aralıyor.
Sanatçının içinde gerçeklik payı taşıyan ancak bir o kadar da kurgusal görünen yağlı boya kompozisyonları, insana çok tanıdık gelen bir düşün uyanınca üstünden atamadığımız duygusunu hissettiriyor. Sanatçının resimleri fantastik, kurgusal, öykücü ve hatta oyuncu özellikler taşıyor.
SABO’nun kompozisyonlarında figürler daima ön planda yer alıyor olsa da, mekân ve onu çevreleyen atmosferdeki her öğenin, en az figürler kadar hikâyenin tamamlayıcı, zenginleştirici bir parçası olduğu görülüyor.
İzleyici, önce figürler tarafından öyküye çekilirken, ardından içerideki mekân ve objelerle örülü güçlü bir anlatım çerçevesinde seyreden bir yolculuğa davet ediliyor. Tek boyutlu olmayan bu yolculukta izleyici, kendi hayal dünyasından da beslenerek ve alternatif yollara sapabiliyor. Böylece SABO’nun yapıtlarında oluşturduğu plastik kurgu zenginleşiyor.
Sanat estetik bir gayeyle yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak tanımlansa da belleğimizde çocukluktan beri depolanan verileri somutlaştırmada kullanılan araçlardan biridir. İnsanlar hayatlarında, travma yaratmış deneyimleri olduğundan daha farklı hatırlama eğilimindedir. Bu bir doğal felaket olsun, başlarından geçen bir hastalık olsun, yaşanan bir kayıp olsun, ya da yaşadıkları en mutlu anıları olsun, hepsinin üstü tülden bir örtüyle maskelenir; uçta yaşanmış duygular nötralize olur. Gerçekler ve yaşananların imgesi birbirine geçer ve melez imgeler ortaya çıkar. SABO bu melez imgelerden izleyiciye yeni bir evren yaratıyor. Sanatçının şahit olduğu olaylar, okuyup da hafızasında yer eden kitaplardan sahneler, izlediği filmlerden belleğine yerleşmiş karelerin hepsi izleyicinin de bakarken kendisinden parça bulacağı görüntüler. İçinde gerçeklik payı taşıyan ancak bir o kadar da kurgusal görünen kompozisyonlar, insana çok tanıdık gelen bir düşün uyanınca üstünden atamadığımız duygusunu hissettiriyor.