kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Türkiye’de Caz, Amerika’da tartışıldı

13 Ocak 2018

Bu yıl 11-12 Ocak 2018 tarihlerinde ABD’nin New York City şehrinde, dünyanın her yerinden sanatçıları, medya temsilcilerini ve endüstri liderlerini bir araya getiren bir Caz Kongresi düzenlendi.

Kongre kapsamında 12 Ocak Cuma günü “Türkiye’de Caz” başlıklı bir panel de düzenlendi. Wulf Müller‘in (All-In-Music Service/OKeh Records) moderatörlüğünü üstlendiği panelde 2005 yılından beri İstanbul Caz Festivali‘nin direktörlüğünü yürüten Pelin Opcin, müzisyen Mehmet Ali Sanlıkol ve yazar Orhan Tekelioğlu konuşmacı olarak yer aldı.

Panel, Türkiye’de caz tarihinden caz eğitimine, caza yer veren canlı müzik sahnelerinden festivallere, cazın yer aldığı medya mecralarından kayıt stüdyolarına birçok konuya değindi.

Caz Kongresi, küresel caz komünitesinin bilgi ve fikir paylaşımına olanak sağlayacak bir zeminde bir araya getiriyor ve müziği üreten, yayan, sunan, destekleyen ve dağıtan tüm kurum ve organizasyonları birbirleriyle konuşma ve paylaşmaya davet etti.

“Türkiye’de Caz” başlıklı panelde Orhan Tekelioğlu, ilk olarak Türkiye’de 1920’lerde yükselen Maksim Gazinosu’ndan 1950’lerde cazın mabedi hâline gelen ABD elçiliklerindeki kulüp kültürüne, Okay Temiz’in İsveç’e yerleşmesinden TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’na kadar Türkiye caz tarihindeki birçok kilometre taşına değindi.

Mehmet Ali Sanlıkol ise Türkiyelilik ve Batılılık arasındaki füzyonu ve arada kalmışlığı, bir yaratıcılık olarak gördüğünü belirterek, yurt dışında yaşayan Türkiyeli müzisyenlerin destek mekanizmaları ile Türkiye’de daha fazla konser vermeleri gerektiğini belirtti.

Panel kapsamında ayrıca Türkiye’de caz müziği eğitimi, İstanbul Bilgi, Hacettepe, Yıldız Teknik ve İTÜ MİAM gibi farklı üniversitelerdeki programlar ve konservatuarlar kapsamında ele alındı. Bu noktada ayrıca, konservatuarlarda özellikle klasik müzik eğitimine verilen önem ve ayrılan yer sayesinde Leyla Gencer’den İdil Biret’e, Fazıl Say’dan Suna Kan’a varana kadar birçok uluslararası klasik müzik yıldızımızın bu şekilde ortaya çıktığından ve ses getirdiğinden bahsedilerek, bu durumun caz müziği alanında da duyulan ihtiyacın altı çizildi.

Bu konu doğal olarak Türkiye’nin kültür politikaları bağlamında ele alınmayı da beraberinde getirdi. Pelin Opcin, ulusal kültür politikaları kapsamında caz müziğin ne yazık ki bir öncelik taşımadığı ve hayata geçirilen programlar ve destek mekanizmalarının bu noktada yetersiz olduğu belirtti. Ancak bütün bunlara rağmen Türkiye’deki bağımsız müzik ve caz sahnesinin özellikle büyük bir canlılık ve üretkenlik içinde olduğunun gözlemlendiği ve bunun başarılarının da uluslararası arenada da yansıtıldığını belirtti.

Özellikle son yıllarda kültür sektörünün medya, prodüksiyon, yönetim ve üretim gibi farklı alanlarında bağımsız işler üreten ve alanında uzman ve deneyimli genç aktörlerin sektöre taze kan getirdiği ve bunun yarattığı heyecan ve hareketin de öneminin altı çizildi. Aralarında Kabak & Lin, Gülbaba Music, Tantana Records, Şalgam Records gibi bağımsız plak, yönetim ve menajerlik şirketlerinin olduğu birçok oluşumun bu alandaki yerinden de bahsedildi.

Caz külüplerinden caz yayıncılığına, cazın birçok farklı alanına değinilen panelde, özellikle Nardis ve Jazz dergisi ile bu alana katkılarından dolayı Zuhal Focan’a, bağımsız ve farklı bir caz yayıncılığı anlayığı getiren Cazkolik’e birçok kişi ve kuruma da değinildi.