kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

DEPO’da yeni sergi: “Dikenden Sığınak”

14 Ekim 2021

DEPO, 14 Ekim – 19 Aralık 2021 tarihleri arasında Erden Kosova, Marina Papazyan ve Mert Sarısu tarafından hazırlanan “Dikenden Sığınak” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Dikenden Sığınak, Türkiye’den yola çıkıp çalışmak ve yaşamak amacıyla Almanya’ya göç eden farklı kuşakların yaşamını konu alan sanat yapıtları, araştırmalar ve şiirleri bir araya getiriyor. Želimir Žilnik, bi’bak, DiasporaTürk, Özlem Sarıyıldız, Semra Ertan ve Cana Bilir-Meier‘in katılımlarını içeren sergi, Red Thread adlı e-derginin önümüzdeki aylarda yayınlanacak olan 6. sayısına hazırlık niteliği de taşıyor. Serginin Almanya’ya gönderilen işçilerin muayene edildiği Tophane’deki irtibat bürosunun yanı başında olan Tütün Deposu binasında gerçekleşmesi de ayrı bir tarihsel öneme sahip. Sergi; uzun yıllar tartışılacak bu çerçevenin geçmişine dair bir hatırlama pratiği sunabilmeyi amaçlıyor.

Türkiye ve Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması’nın 60. yıl dönümüne denk gelen 2021 yılı boyunca konuya değinen çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Geriye dönüp bakıldığında, iki devlet arasında alınmış ve milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkilemiş olan 1961 tarihli kararın nasıl hatırlanması gerektiği konusunda hâlen tereddütler mevcut. Emek gücü olarak tanımlanmış insanların hükümetler tarafından araçsallaştırılmış ve istatistiki malzeme olarak görülmüş olmalarının yanı sıra, yaşanan zorluk, acı ve gerilimler dikkate alındığında “kutlama” sözcüğünü kullanmak hayli zor görünüyor. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli insanlar arasında artık üçüncü, hatta dördüncü kuşağın oluştuğu, ciddi ölçekte sosyolojik farklılaşmaların; deneyimler, kültürel üretimler ve kimliklerin inşası konusunda büyük bir zenginliğin ortaya çıktığı günümüzde, bu sosyal gerçekliği temsil alanında görünür kılmak güçlüğünü koruyor.

Almanya’daki sağcı politik zeminin giderek inkârcılığa, dışlayıcılığa ve saldırganlığa yaklaştığı, kültürel çeşitlenmeyi bir tür kirlenme veya bozulma olarak tanımladığı görülüyor. Öte yandan, Türkiye tarafının da Almanya’da oluşmuş farklı öznellikleri, iç ve dış politikaya yönelik manevralarda yekpare bir bütünlük olarak sunarak kullanmaya çalıştığı fark ediliyor. İnsani ilişkilerde yaşanan dinamik etkileşime rağmen, Almanya’daki Türkiye kökenlilerin güncel sorunlarına, politik tartışmalarına ve kültürel üretimlerine yönelik Türkiye’de derin bir bilgisizlik de söz konusu.