kültür.limited 2023 yılı sonunda 8 yıllık yayın hayatını sonlandırmıştır. Site, bir arşiv işlevi görmesi için açık bırakılmıştır.

Monitor’da yeni sergi: “Beni Güzel Bir Yerlere Götür”

24 Aralık 2019

Kültür için Alan tarafından desteklenen Monitor, 2019’un son sergisinde 20 – 30 Aralık 2019 tarihleri arasında “Beni Güzel Bir Yerlere Götür” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Hale Tenger ve Šejla Kamerić’in işlerinin yer aldığı sergi, geride kalan sessizlik ve sekteye uğratılan günlük yaşamın akışı üzerinden toplumsal travmaların konu ediniyor.

Hale Tenger’in “Beyrut” isimli çalışmasında, bir zamanların göz kamaştırıcı St. Georges Hotel’inin pencerelerini görürüz. Lübnan iç savaşı sırasında hasara uğrayan otel uzun yıllar renove edilmeyi beklemiş ve 2005 yılında Refik Hariri’ye karşı düzenlenen bombalı suikast sonucu yeniden zarar görmüştür. Etrafında çekim yapmanın yasak olduğu otelin zarar görmemiş cephesi, başka bir otel odası penceresinden sanatçı tarafından gizlice kayıt altına alınır. Benzer kaderi paylaşan coğrafyalardan bir bakış sunan çalışmada, gündüz ve gecenin, umudun ve kaygının birbirine dönüşümünü izleriz. Pencere boşluklarından rüzgârın kuvvetiyle dışarıya doğru uçuşan beyaz perdelerin hareketine, sanatçının uzun yıllar birlikte çalıştığı Serdar Ateşer’in özgün müziği eşlik eder. Gün geceye döndüğünde rüzgarın şiddeti artar ve 2005 yılında olaydan kısa süre sonra kaydedilen videonun bu bölümüne 2006’da gerçekleşen ve 34 gün süren savaş sırasındaki bir İsrail saldırısının bombalama sesleri eklemlenir. Geride kalan yalnızca hasar görmüş ve terk edilmiş binanın ayakta kalan kısmı değil, aynı zamanda tüm katliam ve zorbalıklara rağmen toplumların ayakta kalmaya çalışan, umut eden ve direnen yanlarıdır.

Šejla Kamerić, 2011 yılında ürettiği “Kırmızısız 1395 Gün” isimli çalışmasını, 1992’den 1996’ya dek süren Saraybosna kuşatmasının toplum psikolojisi üzerindeki etkisinden yola çıkarak hazırlar. Çalışmada, kuşatma zamanlarında, Saraybosna’yı saran tepelere yerleşen keskin nişancılardan dolayı “Keskin Nişancı Sokağı” adını alan bölgede yürümeye çalışan kişiler görürüz. Bu kişiler dikkat çekmeyen renklerde giyinip hedef olmaktan korunmaya ve günlük yaşamlarını sürdürmeye çalışan halktan başkası değildir. Eugenio Borgna, “Bekleyiş ve Umut” isimli kitabında, kaygılandığımız zaman yaşamımızın girdiği çıkmazlardan söz eder. Aynı kitabında ise umudun geldiği yeri algılamamız için Maria Zambrano’nun Resim Yerleri kitabından yararlanır ve onun köprü bir yol olduğundan ve yokluğu halinde insanı uçuruma sürükleyeceğinden bahseder2. Umut, geçilemez yerleri, geçilebilir kılar. Kamerić’in çalışmasında, bu görevi müzik üstlenir. Filmde, kameranın takip ettiği kadın Çaykovski’nin 6. Senfonisi Pathétique’ten aldığı güçle yoluna devam eder.

Olaylar geçmişte kalır, kayıplar yaşanır, içinde bulunduğumuz zamanda günler geçmeye devam eder, fakat yaşanılanların anısından kurtulmak dünya, güneş etrafında defalarca dönmesine rağmen mümkün olmaz. Gökyüzünde izler bırakıp geçenin, gösterinin bir parçası olmadığı o günün ardından iyileşmesi nesiller boyu mümkün olmayacak ruhsal travmalar ortaya çıkar. Buna rağmen, Karl Raimund Popper’a göre “tüm canlılar daha iyi bir dünya arayışındadırlar” ve tüm değişimler bu arayış sayesinde gerçekleşir.