Yapı Kredi Kültür Sanat, 15 Eylül 2022 – 2 Ocak 2023 tarihleri arasında küratörlüğünü Didem Yazıcı ve Peter Sit‘in ve asistan küratörlüğünü Burcu Çimen‘in üstlendiği ve Fransız Kültür Merkezi, Goethe-Institut Istanbul ve Tarabya Kültür Akademisi’nin desteğiyle hazırlanan ‘Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet’ başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor.
Farklı coğrafyalarda yaşanan adaletsizliklere aşk, umut ve direnişle bakmayı öneren sergiye eşlik edecek aynı isimde bir yayın ise Ekim ayında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanacak. Türkçe ve İngilizce olarak basılacak kitapta Banu Karaca ve Didem Yazıcı’nın metinleri, sergide yer alan sanatçıların eserlerine dair detaylı bilgiler olacak.
Sergide Forensic Architecture, Larissa Araz, Adalet Atlası, Sevgi Aka, Babi Badalov, Savaş Boyraz, Mustafa Emin Büyükcoşkun, Ayşe Draz, Marianne Fahmy, Dana Kavelina, Jasper Kettner & İbrahim Arslan, Şafak Şule Kemancı, Rojda Tuğrul, Hale Tenger, Aslı Uludağ, Viron Erol Vert, Cansu Yıldıran ve István Zsíros’ın işleri yer alıyor.
Dünyanın her yerinde farklı biçimlerde yaşanan sosyal, siyasi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ya da ekolojik sebeplerden kaynaklanan adaletsizlikler son yıllarda yaşadığımız küresel salgın ile daha da belirgin hale geldi. Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan güncel sanatçılar, içinde bulunduğumuz bu durumu kimi zaman aşkı ve hayatı kutlayan umut dolu bir yaklaşımla, kimi zamansa düşündürücü ve alternatifler üretmeye teşvik eden bir zeminde ele alıyor.
“Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet” sergi için üretilen yeni eserlerin yanı sıra güncel sanatçıların yakın dönemde üretilmiş fotoğraf, yerleştirme, video ve duvar resimlerine yer veriyor. İsmini sanatçı Hale Tenger’in aynı adlı ses yerleştirmesinden alan sergi, hak ve adalet arayışına saygı ve dayanışmayla, kimsenin yaşam tercihleri nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı bir zemin umuyor.
Sanatçı Cansu Yıldıran’ın doğayı, bedeni ve bağımsızlığı kutladığı fotoğraf, kuir bedenlerin varoluşunu ön plana çıkararak alışılagelmişin dışında bir tür Onur Anıtı oluşturmayı hedefliyor. Berlin’de yaşayan sanatçı Jasper Kettner’in aktivist İbrahim Arslan ile birlikte ürettiği Die Angehörigen / Akrabalar (2019) adlı fotoğraf serisi insanları rakamlara indirgeyerek anonimleştirip kurbanlaştıran bir yaklaşım yerine, her birinin bireysel öyküsünü vurgulayan bir bakış açısı öneriyor. İstanbullu sanatçı Mustafa Emin Büyükcoşkun’un Galatasaray Meydanı ile konuşan Tekerrür (2015 – devam eden proje) isimli fotoğraf yerleştirmesi kendi içinde mütevazı bir anma alanı yaratıyor. Sanatçı Aslı Uludağ, Ege Bölgesi’nde yer alan Büyük Menderes, Denizli ve Gediz Grabenleri’ndeki jeotermal enerji yapılaşmasının yol açtığı yavaş şiddetin tezahürlerini, bölge halkının direnişine de tanıklık ederek büyük bir titizlikle çalışıyor.
Viron Erol Vert’in otobiyografik ve performatif olan video çalışması, sergiye hem kaybedilenleri bulma umudu hem de ev ve iç dünyaya ait bir boyut ekliyor. Paris’te yaşayan Azerbaycan doğumlu sanatçı Babi Badalov, duvara uyguladığı mekâna özgü görsel şiirlerinin yanı sıra kumaş çalışmalarında de farklı alfabeler ile dilin sınırlarını araştırıyor. Macar fotoğrafçı István Zsiros’un Suriye’deki savaştan kaçan ve Budapeşte tren istasyonunda sabahlayan insanları fotoğrafladığı çalışması aşk ve umut dolu bir anı yakalıyor.
Sanatçı Larissa Araz’ın aslen ses çalışması olarak üretilen Umut Arşivi: Mektuplar’ı (2015, 2022), sergi için yeniden soyutlanıp görselleşerek duvarda bir form buluyor. Sergi Viyana’da yaşayan sanatçı Rojda Tuğrul’un nesli tükenmekte olan Fırat kaplumbağalarının bozulan ekosistemlerini ve doğanın silah olarak kullanılmasını tartıştığı yerleştirmesiyle devam ediyor. Savaş Boyraz’ın sakin ve büyüleyici doğa manzarasının önünde duran kırık üç objenin kumaşa basılan fotoğrafları, ‘insan yıkımı nasıl belgeler?’ sorusunu soruyor. Dünya çapında insan hakları ihlallerini araştıran çok disiplinli araştırma ve sanatçı grubu Forensic Architecture’ın Triple Chaser videosu ise ilk defa İstanbul’da sergileniyor. Serginin üst katında sanatçı Dana Kavelina’nın Ukrayna’daki çatışmayı incelemek ve alternatif bir bakış açısı geliştirmek amacıyla yaptığı gerçeküstü bir film-şiir çalışması yer alıyor. Şafak Şule Kemancı’nın sergi için mekâna özgü yeni ürettiği eser de suyun akışkanlığından yola çıkarak aşkın ve tutkunun durdurulamaz oluşuna atıfta bulunuyor.
Sergi dolayısıyla 15 Eylül 2022’de saat 18:30’da Loca’da bir söyleşi yapılacak. Söyleşide küratör Didem Yazıcı ve sergide eserleriyle yer alan sanatçılar, serginin ve eserlerinin arka planındaki fikirlerden ve süreçten söz edecekler. Ekim ayından itibaren Loca’da yapılacak sanatçı atölyelerinde ise hayat, ölüm, aşk ve adalet kavramları ele alınacak. Bu dönemde ayrıca sergi için hazırlanan kitap üzerine de bir söyleşi yapılacak. Tiyatro sanatçısı Ayşe Draz’ın sergiden yola çıkarak ürettiği performans ise Aralık ayında sergi mekânında izleyicilerle buluşacak.