İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve BİS tarafından İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliği, AICA ve Europist desteğiyle amberPlatform tarafından organize edilen “Kamusalı Yapmak / Public in the Making” etkinlikler dizisi 18 – 20 Ekim 2018 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek.
Etkinlik, Relais Culture Europe (Paris) tarafından yönetilen, 14 ülkeden 20 kurum ve 150’nin üzerinde bireyin doğrudan parçası olduğu, Horizon 2020 tarafından desteklenen “Trans-making: Art / Culture / Economy to Democratize Society. Research in Placemaking for Alternative Narratives” (https://trans-making.eu/) projesi kapsamında gerçekleşiyor.
Bu etkinlikler dizisi ‘yapmak’ ediminin merceğinden Kamusal Alan kavramına eleştirel bir bakış getirmeyi hedefliyor. Bu etkinlikler dizisinin amaçları bakımından ‘yapmak’ saf üretmek, inşa etmek eylemine; kendilerini, hemcinslerini ve cemaatlerini ilgilendiren önemli bir mesele üzerine akıl yürüten, düşüncelerini ortaya koyarak muhtemelen o ana kadar öne sürdüklerinden daha iyi üçüncü bir fikre varmak için açık ve dürüstçe birbiriyle konuşan iki kişinin çekirdeğini oluşturduğu bir kamusal alan yaratmak için gerekli ve yeterli olan insan emeği ve çabasına işaret ediyor: Kamusal meseleler hakkında konuşan herhangi iki kişi çoktan bir Kamusal Alan inşa etmek ve onu sürdürmek için çalışmaya başlamıştır.
Kamusal alanın, göreceli bir barış içinde aklı selimle konuşan bu iki kişiden oluşan minyatür ve hayli idealize edilmiş imgesine karşın, tarihsel olarak içinde bulunduğumuz an, parçalanmış ama bir yandan da dijital teknolojilerin insan hayatının her alanına yoğunlaşarak artan dahliyle ‘bir’leşen, devamlı büyüyen, çok karmaşık bir kamusal alan imgesi ile karakterize edilebilir. İnternet kamusal alanı hayal edilemeyecek ölçüde büyütür ve çoğaltırken, kendi kafasındakileri sonsuz sayıdaki öteki ile paylaşacağı yeni bir platform sağladığı kullanıcı birey ölçeğinde ise -kamusal alana- sonsuz küçük bir form verdi. Dijital çağımız yeni imkanlar, yöntemler, ve taktikler ve yanı sıra Facebook/Cambridge Analitica skandalının ortaya çıkardığı gibi, kamu görüşünü şekillendirebilen yeni bir erk ve yeni araçlar sağlayarak yeni problemler getirdi. Öte yanda ise dijital bölünme bize herkesin bu dijital kamusal alana aynı ölçüde erişim hakkına sahip olmadığını hatırlatıyor. Kamusal alan erişim imkanları/hakları ile zaten her zaman bölünmüştü.
İki yakın tehlike, şu anı karakterize eder: Birincisi, Dünya’nın büyük çoğunluğu için, Sanayileşmiş Batı da dahil olmak üzere, ekonomik politik ve askeri statükoyu korumak için polis ve askeri önlemlerin radikalleşmesi ve yoğunlaşması. Bu eğilim kamusal alanı var eden yapısal şeylere yönelik bir tehdittir; tercihen, mümkün olduğunca çok diğer insanla birlikte, ortak doğruların tutkulu, dürüst, akılcı ve özgürce inşası hakkı. İkincisi öngörülebilenden çok daha fazla insan hayatına mal olabileceğini söyleyebileceğimiz, insan eliyle veya katkısıyla ortaya çıkan felaketlerin yarattığı küresel ve toptan tehdidin yakınlaşması. Tarihte il defa insanlığın askeri gücü ve endüstriyel kapasitesi hali hazırda kırılganlaşmış doğanın süreçlerini değiştirmeye veya bozmaya ve büyük insan topluluklarına hayal edilemeyecek zaralar vermeye yetecek boyuta geldi. Belki de bu durum, gerçek kamusal alnın sahici içeriğini oluşturan, düşünülebilecek en geniş eleştiri ve müdahaleyi gerektiren, tüm kamusal sorunların en kamusalı.
1970’lerden beri süregelen entelektüel eğilim cinsiyet, ırk, sınıf gibi sosyal farklılıklar üzerine inşa edilmiş tekil bir kamusal alan kavramının mirası olarak çoğulculuğa vurgu yapıyor ve Habermas’cı versiyonu ile ideal kamusal alnın tekilliği varsayımını sorguluyor. Her zaman ve şimdi, birbiri ile çatışma ve uyum içinde olan kökten farklı ve çoğul kamular olduğu gibi, aynı zamanda her birimizi ilgilendiren sorular, fikirler tehditler ve sorunlar da var. Bu kişinin aklındakini söyleme özgürlüğünün tehdit altında olduğu düşünsel gerçeklik evreni için doğru olduğu gibi; bu etkinliklere ev sahipliği yapacak olan şehir de dahil olmak üzere, kamusal alanın sermayenin ve kapitalist özelleştirmenin saldırgan tehdidi altında olduğu fiziksel gerçeklik için de doğru.
Biz tekil ve tarihsel olarak ayrıcalıklı bir kamusal alan eleştirisine kalpten katılırken, bugünün göstergeleri, imkanları ve tehlikeleri, bizi bütüne uygulayabileceğimiz tekil ama ortak doğruları barındıracak ve müzakere edebileceğimiz müstesna bir kamusal alanı inşa etmek üzere düşünmeye ve yapmaya başlamaya itiyor. Bu etkinlikler dizisi sanat tasarım ve bilim çerçevesinde farklı disiplinlerin merceğinden kamusal sözcüğünün gerçek ruhuna uygun, özgün bir yaklaşımın izlerini sürmeyi ve mümkünse inşa etmeyi amaçlıyor.